Tarihin tozlu sayfaları pek çok sır barındırır. Gizemi çözülemeyen şifreler, yitip giden aşklar, anlatılmayan kahramanlıklar ve daha niceleri saklıdır o sayfalarda. Toza bulanmış sayfalar nice hikayeler anlatır. Benim gibileri de var mıdır o satırlarda? Sevgiden yoksun kılınmış, kalbinden kopup gelen çığlıkları bastırmak için şarkılara sığınmış biçare çocuklar... Vardır elbet ama alt edebilmişler midir kader denen illeti yoksa ona boyun mu eğmişlerdir? Peki ya ben, anlatılmayan masallardaki o sevgisiz çocuklar gibi anlaşılacak mıydım? Sevilip sarılacak, doyasıya koklanacak mıydım?
Evde yankılanan müzik kulak zarımı patlatacak kadar yüksekti. Benim sesimdi bu. Anlaşılmayan, yalnızca yargılanan o ses insanlar için eğlenceden ibaretti. Oysa dökemediğim gözyaşlarımı saklardım ben bu gürültüyle, atamadığım çığlıkları bastırırdım. Kimse sormazdı neden diye çünkü sormak cesaret isterdi. Kimse o kadar cesur değildi.
Elimdeki kadehi havaya kaldırıp Cesur'un yardımıyla masanın üzerine çıkarken, siyah, deri elbisem dizimin bir karış kadar yukarısına sıyrılsa da umursamadım.
"Hey millet!" diye bağırdım boğazım yırtılırcasına. Anında bakışlar beni buldu ve müzik kesildi. "Eğleniyor muyuz?!"
"Evet!"
Elbette eğleniyorlardı. Aksi mümkün değildi.
Verilen toplu cevap karşısında kadehimi kaldırdım. Aynı şekilde karşılık alırken bir dikişte bitirdim kadehteki acı sıvıyı. Böylesi bir zehri vücuduma almak aptallıktı belki ama sevgisizlikten daha acı verici bir zehir yoktu ve alkol ilaç olmasa bile bir çeşit ağrı kesiciydi.
"Öyleyse partiye devam!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Müzik yeniden başlarken masadan indim. Ev sahibesi olarak misafirlerimi selamlamıştım ve şimdi kendi köşeme çekilebilirdim. Zaten formaliteden yaptığım bir şeydi bu, bu kadarı herkese yeterdi, yetmeliydi.
"Fazla hızlı gitmiyor musun?" diye sordu Cesur, elime aldığım bir diğer kadehe bakarken. Omuz silktim. Hızlı veya yavaş gitmemin bir önemi yoktu, gecenin sonunda bir yerlerde sızmış olacaktım.
"Bu geceyi atlatmak için sarhoş olmaya ihtiyacım var Cesur."
"Her seferinde aynı cevabı veriyorsun ve her seferinde zil zurna sarhoş olup bir yerde sızıyorsun. Peki çözülüyor mu her şey Pera?"
Cevap vermedim. Onun yerine elimdeki kadehi başıma diktim. Haklıydı Cesur, son derece haklıydı. Beni anlayan nadir insanlardandı, çünkü beni dinlemeyi seçiyordu ve ben ona değer veriyordum.
"Merhaba Pera," dedi bir adam. İsmini bile bilmiyordum, muhtemelen parti var dediler ve o da geldi.
Burun kıvırdım. İnsanların bana sahte gülücükler saçmasından nefret ederdim. Bize elini sallayan başka bir kızı daha görmezden geldim. Cesur zaten insanları umursamazdı hatta benimle sevgili olmadan önce herkesin korktuğu birisiydi. Onu pamuk şekere çeviren kişi bendim, en azından dışarıdan bakan bir göz bunu böyle yorumlardı. Dışarıdan bakan insanlara mükemmel çift imajı çiziyorduk. Birbirine inanılmaz yakışan, birbirini çok seven iki aşıktık fakat gerçek bambaşkaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY ||Tamamlandı||
FantasyZengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde bulur. Gündüzlerin rutininden öyle bıkıp usanmıştır ki geceleri dışarı çıkıp ormana gider ve macera...