17. BÖLÜM - SAVAŞ

2.5K 202 18
                                    

Bölüm İthafı - RmeysaYlmaz162

"Görmeniz gereken bir şey var," diyerek odaya dalan genç bir kızla neye uğradığımızı şaşırdık. Biraz önce bir toplantıdaydık. Konumuz belliyken, kızın telaşı ve korkusu bizi daha da germişti.

"Mira, neler oluyor?" diye sordu Şevket Dayı. Koca göbeği ve güleç yüzüyle oldukça sıcak kanlı görünen bu adamın kaşlarının çatılması iyiye işaret değildi.

Mira sadece baktı. Gözlerindeki hüznü görmemek için kör olmak lazımdı. Kimse konuşmadı sonrasında. Sadece kızın peşinden gittik ve dehşet verici bir manzarayla karşılaştık.

Ormanın içlerine doğru olan kısımda üç kurt cesedi vardı. Büyük bir arbedenin olduğuna işaret eden kan izleri her yere bulaşmıştı. Ağaç dalları kırılmış, toprakta derin yaralar açılmıştı. Kurtların bedenleri öylece serilmişti toprağa. Gençtiler, daha çok küçüktüler. Kurda dönüşmeleri bile yasakken onlar savaşmıştı ve bu savaş sonucunda hayatlarını kaybetmişlerdi. Yaşlarım bir kez daha serbestçe akarken burnumu çektim usulca.

"Yabancı bir kurdun kokusu var," dedi Ali. Toprağa çökmüş, duygusuzca zemini inceliyordu. Belçim yapmıştı, bu çocukları o öldürtmüştü. Artık şaşırmıyordum, yapabileceklerini görmüştüm neticede. Kendi torununa bile acımayan bir kadın neden başkasına acıyacaktı ki?

"Bu gece," dedi Enes. Bakışlarımı yerdeki cesetlerden ayırıp ona çevirdim. Ardından Şevket Dayı ve Dağhan'a... Hepsi aynı şekilde bakıyordu ve kararlarını çoktan vermişlerdi. Bu gece o köyde taş üstünde taş kalmayacaktı.

Çocukların bedenleri o gün gömüldü. Güneş batmadan hepsi sonsuz huzura erişti ve biz eve döndük. Günlerdir girmediğim odaya bugün ikinci kez girdim. Yapılan planı can kulağıyla dinledim. Geride kalacak olanları, köye gidecek olanları öğrendim. Ve bir kez daha sinir krizinin eşiğine geldim.

"Ne demek gelemem?" diye bağırdım Dağhan'a. Kendisi gidip orada ölümle mücadele edecekti ve beni geride bırakacaktı.

"Gelemezsin Pera. Hamilesin ve ben seni o kargaşanın içine sokmayacağım." Dağhan'ın sakin ses tonu beni iyiden iyiye çileden çıkartıyordu. Sinirle saçlarıma daldırdım ellerimi. Tutamlarımı bugün ikinci kez asıldım ve saç diplerimin acısıyla inledim. Hırsla bıraktım saçlarımı.

"Geleceğim!" dedim itiraz kabullenmeyeceğimi belirten bir ses tonuyla.

"Gelmeyeceksin!" Aynı ses tonuyla konuşan kocama bir tane geçirmek istiyordum. Kendisi tehlikeli bir şey yapmıyormuş gibi konuşması beni delirtiyordu.

"Geride kalmayacağım Dağhan," dedim bir kez daha. Öylesine kendimden emindim ki kendimi bile şaşırtmıştım.

"Öyle mi?" diye sordu Dağhan ve ben, "Öyle!" diye yanıtladım onu.

"Peki," diyen kocam ben daha ne olduğunu anlamadan beni sırtına atmıştı bile.

"Dağhan indir beni!" diye bağırdım hırsla sırtını yumruklarken. Bedeninin kasılmasından canını acıttığımı anlayabiliyordum. Artık ona gücüm yetiyordu.

"İndir beni dedim sana!" Bir kez daha bağırdım ve bir kez daha vurdum sırtına. Diğer yumruklarımdan daha sert olan vuruşumla iki büklüm oldu Dağhan ve ben bundan faydalanıp kaçtım ondan. Herkesin tartışmamızı seyrediyor olması umurumda bile değildi.

"Geleceğim," dedim. Bu kez sakindim. Az önce cıyak cıyak bağıran kişinin ben olduğuma inanmak oldukça zordu.

Cevap vermedi Dağhan. Beni öylece oraya götürmesini beklemiyordum elbette ama ikna edebilirim diye düşünmüştüm. Oysa şimdi bundan o kadar da emin değildim. Çünkü bir kez daha onun omzunda buldum kendimi ve bu kez tüm bağırışlarım, çırpınışlarım, yalvarışlarım boşa gitti. Dağhan beni bodrum kattaki odaya bıraktı. Dengemi sağlamamı beklemeden kapıyı üzerimden kilitledi.

DOLUNAY ||Tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin