Bölüm İthafı: solo_girl21
~Bir Hafta Sonra~
Özlem... Beş harften oluşan bu kelimenin bu kadar büyük bir etkisi olacağını kim tahmin edebilirdi ki?
Sevdiğim pek çok insan şu an kilometrelerce uzaktaydı. Annem, kardeşim, arkadaşım, sevdiğim... Hepsi öyle uzaktaydı ki seslerini duymaktan öteye geçemiyordum. Keyifleri yerinde gibiydi, sadece özlüyorduk işte. En büyük zorluk da şüphesiz buydu. Hasretini çektiğim kişiler bu kadar uzaktayken buna bir son verememek canımı sıkıyordu. Tüm bunların bir an önce bitmesi için neler vermezdim.
Annemle ve Kumsal'la olan konuşmalarım oldukça normaldi. Hatta öyle normaldi ki bu normallik işkillenmeme sebep olmuştu. En azından didişmelerini beklemiştim, oysa onlar birbirlerinden söz etmemek için ekstra çaba sarf ediyorlar gibiydi. Bunu moralimi bozmamak için mi yapıyorlardı bilmiyorum ama bir şekilde bu normalliğin tuhaf olduğunun farkındaydım. İşte sırf bu yüzden Sinan'a sordum. Onun söyledikleriyse beni hem şaşırtmış hem de koca bir kahkaha atmama vesile olmuştu.
İyi anlaşıyorlarmış.
Buradayken birbirini yiyen ikili...
Annemin her fırsatta laf sokmaları rafa kalkmış. En başta Sinan da şaşırmış bu duruma. Hatta annemin Kumsal'ı ortadan kaldırmak için planlar yaptığından şüphelendiğini itiraf etmişti fakat hiçbir şey olmamış. İki yakın arkadaş gibi sohbet etmeleri tüm o kıskançlığın sebebinden yani benden uzak olmalarının sonucuydu muhtemelen. Yorgan gitti kavga bitti diye boşuna dememiş atalarımız. En azından bu vesileyle daha iyi anlaşırlar ve geri döndüklerinde o kıskançlık krizleri de onlarla dönmez diye umud ediyordum.
Olaylar İzmir'de böyleyken burada çığırından çıkmış durumdaydı. Başı ise Demir çekiyordu. Kendisine bir atölye kurmuştu. Henüz yaraları tam olarak iyileşmemiş olmasına rağmen o atölyeden çıkmıyordu ve sabah akşam demir dövüyordu. Gökçe'nin söylediğine göre kendisine çeşitli silahlar ve zırh yapıyormuş. İlk duyduğumda şaşırsamda sonrasında gayet mantıklı bir karar olduğunu anlamıştım. İlk mücadelede kör bir baltayla kurtların hakkından gelmiş bir adamın, kendi silahıyla neler yapabileceğini düşünemiyordum. Açıkçası savaşçı yönünü de görmek için sabırsızlanmıyor değildim.
Kurtlar savaşa hazırlanmak için birbirlerine meydan okurken cadılar ise bir köşeye geçmiş koruma büyüleri yapıyorlardı. Öyleki olası bir saldırı durumunda köyün çevresine bir bariyer çekip en azından binaları ve yaralıları güvende tutmak istiyorlardı. Bu fikri ilk duyduğumda oldukça sevinmiştim ve onlara yardımcı olmak istemiştim. Nitekim bu yardım sayesinde Alya'nın sözlerini doğrular nitelikte bilgiler de öğrenmiştim. Alexandra'dan daha güçlüydüm. Bu ister istemez kendime güvenimi arttıran bir gerçekti.
Bariyeri kurarken Melih Abi'nin bizzat beni yanında istemesiyse beni şaşırtmıştı. Latif Abi ve Serap Abla benden çok daha güçlüydüler fakat onlar değil ben yapmıştım. Nedenini merak etsemde o anın heyecanıyla sorgulamamıştım. İlk kez büyük çaplı bir büyü yapıyordum ve bu büyü pek çok kişiyi kurtarabilecek bir şeydi. O yüzden de oldukça özeldi.
Şimdiyse çevreme yabani bakışlar atarak ormana ilerliyordum. Orman ikinci evim oluvermişti geçtiğimiz bir haftada. Köydeki bu kalabalık beni geriyordu ve ben çözümü ormana kaçmakta buluyordum. Şimdi de o anlardan birisindeydim.
İlk önce kurtlara baktım. Fazla güçlüydüler. Dost olmalarını içinde bulundukları bu mücadelede kenara bırakmış gibi duruyorlardı. Çünkü dişlerini acımasızca birbirlerinin etlerine geçiriyor, vahşi hırıltılar eşliğinde bedenlerini hırpalıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY ||Tamamlandı||
FantasyZengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde bulur. Gündüzlerin rutininden öyle bıkıp usanmıştır ki geceleri dışarı çıkıp ormana gider ve macera...