Merhaba!
Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. <3
Bölüm şarkıları:
Eminem - Without Me
Hande Mehan – Sen Beni Güzel Hatırla
***
Sonra... Ayaklarımın önüne bir çift bot durdu. Başımı kaldırmaya fırsat kalmadan bir ses duyuldu.
"Bunu mu arıyordun, Sura?"
Dikkatimi fazlasıyla çeken cümleyle başımı yerden kaldırdım ve dikilen adama baktım.
Tolga karşımdaydı. Göz hizamdaki elinde ise o kağıdı tutuyordu. Gözlerim kısıldığında sırtımı dikleştirip geriye, dükkan camına yaslandım. Şaşkınlık vücudumu esir alsa bile gardımı o kadar hızlı çekmiştim çünkü karşımda basitçe düşmüş kağıdı getiren biri olmadığını saniyesinde anlamıştım. Yine de soramadan edemedim. "Nereden buldun?"
"Bence bir şeyleri saklamak istediğinde kolay sakarlıklara yol açabilecek yerlere saklamamalısın. Ya da izini kaybettirmek istediğinde aynı yerde dolanmak yerine en azından bir süreliğine uzaklaşabilirsin; hayır, benlik sıkıntı yok da..." Ne konuştuğu hakkında hiçbir fikrim olmadığı için gözlerimi kırpıştırdım. Bir saniyeliğine bakışlarını kağıda indirdi ve kağıdı havada sallayarak kaşlarını kaldırdı. "Bu adresteki kişiler senin gibi zeki değil, direkt olarak bu çevreye bakarlar ve çok hızlı yakalanırsın." Sarkastik tavırları zaten gergin olan bedenimi daha çok gerdiğinde aynı tavrı ona karşı aldım.
"Anladım Mr. Agent, teşekkür ederim." Sırıttı, bana doğru bir adım daha attı, ayakkabılarımızın ucu birbirine değdi. Ne? dercesine başımı salladım, başıyla oturduğum yerin yanını işaret etti. Bıkkınca sesli bir nefes verdim fakat yine de yana doğru kaydım. Kısa bir süre sessiz kaldığında içim içimi yemeye başlasa da cesaret edip konuya giremiyordum. Bir anda üstüne saldırıp kağıdı alıp kaçmayı bile düşünmüştüm, ama adresi ezberlemiş hatta fotoğrafını bile çekmiş olabilirdi; üstelik beni bu kadar takip edip bulmuş olması ve fiziki duruşu onun da boş olmadığını gösteriyordu. Aklıma söyledikleri geldiğinde burukça gülümsedim, omuzlarımı indirip bakışlarımı yeniden önüme diktim.
"Demek ki basit bir aile problemi ya da edebiyatına doyulmuş bir bataklık değildi?"
Kısa bir gülme sesi geldi, bana baktığını hissettim. "Demek ki ölüm yasından çok bir intikam girişiminin ilk adımıydı?"
Yerimde hafifçe kıpırdandığımda bundan rahatsız olduğumu anladı, boğazını temizledi ama fütursuzca söylediği sözü için geri adım da atmamıştı. Bundan cesaret almama rağmen çekinceli çıkmıştı sesim. "Kağıdı verecek misin?"
Ağzının içinde cık'ladığında bakışlarımı ona çevirdim. "Ne demek 'cık'?"
"Cık işte. Bak, direkt konuya gireceğim. Burasının neresi olduğunu biliyor musun Sura?"
İkinci ismimi onun gibi bir yabancıdan duymak kulağıma garip gelse de ona ilk ismimi vermeyecektim. Güven gibi ana sebepleri olsa da söyledikleri ismimden çok dikkatimi çekmişti.
"Ben biliyorum ama sen galiba daha hakimsin. Neresiymiş?" Sıkıntıyla iç çekti, kafasını iki yana salladıktan sonra vücudunu tamamen bana döndürdü.
"Adem diye birini duydun mu?"
O an kahkaha atmak istedim, hatta o kadar yoğun bir istekti bu çatlayana kadar gülebilirdim. Adem diye birini elbette duymuştum, Adem diye biri benim hayatımın tam orta yerine sıçmıştı, saymak istemeyeceğim kadar çok çocuğu zehirlemişti, dostlarımın hayatını tehdit etmişti ve en acısı, sevgilimin canına kıymıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansın Ankara
Teen FictionGeçmiş, en olmadık zamanlarda kendini öyle bir gösterir ki aklınızı şaşırırsınız. Kurtuldum zannedersiniz, her şeyin geçtiğine bizzat şahit olursunuz ve işte, karşınızda tüm heybetiyle duruyordur. Geçmişten, sadece ondan kaçarak kurtulabilirdiniz. E...