Bölüm şarkıları: Oya&Bora – Sevme Zamanı
***
"Şimdi diyorsun ki ben takımı değiştirdim?"
Alt dudağını büküp omuz silkti. "Evet."
"Ve terzide dedin."
Bana bakıp gözlerini yumarak sırıttı. "Evet."
"Ve bizim öğlen 2'de nikahımız var."
"Çok şükür ki evet." Dayanamayıp üstüne doğru bir sıçrama gerçekleştirdim.
"Barış!" Kahkaha atarak ona vuran ellerimi tutmaya çalıştı fakat bu sefer durmayacaktım.
Ben kahvaltıdan sonra çayımı almış, masamda nikah şekerlerinin son dokunuşlarını yaparken hiçbir şey olmamış gibi yanıma gelmiş, yatağımıza zıpladıktan sonra bir elini başına yaslamış ve sırıtmaya başlamıştı. Bunun tek bir anlamı vardı.
Kızacağına çok emin olduğum bir şey yaptım ama nasıl keyifliyim...
Sonra gündelik bir şeyden bahsediyormuş gibi, o gün kafası dağınık olduğu için yanlış takım seçtiğini, dün herkesten gizli takımı değiştirmeye gittiğini ve kalıpları tam olsun diye terziye gönderdiğini anlatmıştı.
"Hanımefendi! Oraya vurursanız sizin sonunuz da hiç iyi olmaz yalnız!"
Gözlerimi kıstım, korkutucu olduğunu umduğum bir bakış attım fakat Barış bundan hiç etkilenmemiş görünüyordu, en azından yüzündeki sırıtış bunu kanıtlıyordu. "Şu an korkunç değil, baya seksi görünüyorsun."
"Ya Barış ya!" Omzuna tekrar vurdum, sonra bacaklarım onun karnına gelecek şekilde duvara yaslandım. "Ben ne diyorum, sen ne diyorsun? Saat 11 olmuş ya, ben birazdan kuaföre gideceğim. Sen gitmişsin son dakika takım değiştirmişsin aşkım ya..."
Tek elini yeniden başının altına koyup kucağındaki bacağımda parmaklarını gezdirmeye başladı. Bir yandan da telkin veriyordu. "Yavrum niye panik yapıyorsun, ne var sanki? Bu terzi güvenilir, zaten biliyorsun selvi boylu bir sevgilin var. Öyle çok bir şey yapmayacak. Nikaha kadar kırk kere düzeltir o. Sen ne yaptıracağına karar verdin mi?"
Kafa salladım. "Çok hafif su dalgası gibi bir şey yaptıracağım. Makyajı da çok hafif tutarım. Zaten yarın düğün var, o kadar para dökmeye de süslenmeye de gerek yok."
Nikah randevusunu düğünden bir gün önceye ancak alabilmiştik. Pencereden dışarı baktım. Adını aldığım ayın 2. günüydü. Hava sıcaktı fakat Eylül ayı geldiği gibi sonbaharın geleceğine inanıyordum. "Ay bir şey diyeceğim, yağmur yağmaz değil mi?"
"Bebeğim hava 40 derece. Sabah Yamaç'ı buzdolabının içine kafasını sokmaya çalışırken yakaladım. Az önce de Kuzey'i balkondan aşağı attım, şlap diye yapıştı çocuk yere." Kahkaha attım. Yine kavga etmişlerdi, asılan yüz ifadesinden anlıyordum.
"N'oldu yine?"
"Ya mal bu çocuk ya. Neymiş, niye seni kuaförden alacakmışız, niye sen gelmiyormuşsun, bana arka fonda Olmazsan Olmaz açıp öyle uğurlayacakmış, berberin sayfasına koyacakmışız... Anasını satayım, bir elime çiçek tutuşturup omzuma dokunmadığı kaldı herifin." Şok içinde açılan ağzımı elimle kapattım. Resmen rolümü çalmaya çalışıyordu.
"Hadi Kuzey malum... Peki o sırada akıllı olduğunu düşündüğümüz dostlarımız ne yapıyordu?" Barış ciddi bir ifadeyle yüzüme baktı.
"O hasta kuzeninle manyak sarışın İrem Derici çalmasını önerdi, sonra bir de aynı kişiyi önerdikleri için birbirlerine bakıp el çaktılar. En son çare Ulus'a baktım, o aptal herif de bilgisayardan Mavişim'i açtı... Yani sevgilim, kartelin toplam zeka seviyesi Yamaç'ın yaşı kadar bile çıkmıyor." O ciddi ciddi açıklama yaparken kahkaha atmamak için dudaklarımı dişlemekten bir hal olmuştum. Gülmemeye çalıştığımı görünce suratı daha çok asıldı, bunu gördüğümde ise dayanamayıp büyük bir kahkaha attım. Masaj yapan eli bacağımı uyarırcasına sıkıp göz devirdi. "Komik mi kız? Kocanı elinden almaya çalışan bir kuman var ve destekçileri de en yakın arkadaşların. Neresi komik?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansın Ankara
Ficção AdolescenteGeçmiş, en olmadık zamanlarda kendini öyle bir gösterir ki aklınızı şaşırırsınız. Kurtuldum zannedersiniz, her şeyin geçtiğine bizzat şahit olursunuz ve işte, karşınızda tüm heybetiyle duruyordur. Geçmişten, sadece ondan kaçarak kurtulabilirdiniz. E...