13 Kasım 2016

103 15 55
                                    

Merhabaaa <3

Geç geldiği için üzgünüm. Umarım keyif aldığınız bir bölüm olur.

Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. <3

Bölüm şarkıları:

Sedef Sebüktekin & Can Ozan – Bul Beni

Vega – Delinin Yıldızı

***

Barış'tan...

Hayat bir garipti ve bu garipliği belki de en çok takvim yaprakları gösteriyordu. Keşke takvim yapraklarına anıları hapsetmenin bir yolu olsaydı çünkü başladığımız yerden geldiğimiz bu nokta bize bu iç ısıtan garipliğin en büyük kanıtıydı. Onu sıcak bir bahar gecesinde, soğuk hastane duvarlarının içinde tanımıştım. Yaşlı gözleri, yalvaran sesi günler geçtikçe yerini ışıltılara, şen kahkahalara bırakmıştı ve daha geçen günlerde, bunda en büyük katkının bana ait olduğunu söylemişti. Onu birçok kez öpmek istemiştim çünkü içime katarcasına sarılmak artık yetmiyordu; ama bu istek hiç bu kadar yoğun olmamıştı.

Ama onu öpmemiş, eve neredeyse zıplayarak gelmiştim; Kuzey'in annesi Zehra teyzemin yanaklarından kocaman öpücükler koparmıştım, babasıyla tavla atmış ve ilk defa yenilmiştim. Yemek masasında şimdiye kadarki tüm sessizliklerimin aksine gülmüştüm, herkesin yüzündeki meraklı şaşkınlığın farkındaydım ve bu beni daha çok keyiflendiriyordu. Kuzey en son kolumdan çekiştirerek beni balkona çektiğinde ona Eylül'ün bana dediği şeyden ve doktorla konuşmamızdan bahsetmiştim.

"Gerçekten böyle düşünüyor olabilir mi? Yani düşünsene, aylardır oradayız ve yanına kaç kez asık suratla geldim. İstemiyordu beni, itiyordu eliyle. Beni biliyorsun Kuzey, itildiğim yere asla geri dönmem ama bu kıza her seferinde daha kuvvetle döndüm. Bilmiyorum, hissettim sanırım." Gülümsedim, derin bir nefes verdim. "Sonra geçen dedi ya bana 'İyi ki buradasın.' diye... Dedim, değmiş tüm dönmelerime, tüm yaralarımıza."

Normalde asla bu kadar duygusal konuşan biri değildim, yoğun hissettiğim dönemlerde kendimi hep bilgisayara kapatırdım ama Eylül'le tanıştığım andan beri bana kattığı en büyük şeylerden biri buydu: Başta o olmak üzere, içime atmak yerine çevremdekilere anlatmak. Öyle ki, hastanenin güvenlik görevlisine kadar taşmıştı bu durum.

"Yani kör değiliz ki oğlum, Eylül de anladığım kadarıyla öyle yalandan minnet duyacak bir kadın değil bence. Katkın var dediyse katkın olmuştur ve o da bunu artık içinde tutmak istememiştir." Omuz silkti ve elindeki bira şişesinin ağzını benim şişeme vurdu. "Bence senden nefret etmiyor, birinin adına karar vermek ayıp olabilir ama nefretin aksine senden hoşlandığını düşünüyorum." Nefesim kesildi, zihnimde büyük bir kargaşa oluştu. Hissettiklerim hep bende kilitli kalıyor zannediyordum ama dışarıdan bir göz de bunu söylüyorsa... Cidden böyle bir şey olabilir miydi? Aklımda aslında kendine çoktan yer etmiş,

"Ama ya beni sadece teselli kaynağı olarak görüyorsa?"

"Abart amına koyayım. Bunu yapabilecek biri olduğunu düşünüyor musun cidden?"

Sıkıntıyla biradan büyük bir yudum almıştım. Bunu düşünmek bile ona karşı büyük bir haksızlıktı. Eylül öyle biriydi ki kendini ne kadar kendi deyimiyle kirlenmiş, alnı çamura batmış biri olarak görse de ben o çamurun içinden çıkmış bir nergise odaklanıyordum, ona kötü olan şeyleri yakıştırmanın düşüncesi bile beni mahvediyordu. Onu ilahlaştırmıyordum, her insan gibi onun da hataları olacaktı elbette ama ben bu hataları birlikte atlatabileceğimizi biliyordum.

Yansın AnkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin