17. PARTİ

70 11 42
                                    


Merhabaaaa <3

Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Bölüm şarkıları:

Sena Şener – İnsan Gelir İnsan Geçer

Tamino - My Dearest Friend and Enemy

***

Nefes alamıyordum.

Nefes almak ne ara bu kadar güç olmuştu?

"Barış, kalk. Kalk be üstümden! Aptal çocuk!"

Doğduğum yerde böyle saçma terimler vardı. Boğuşmak. Gücü gücüne yeten iki kişinin güreşmek gibi eylemlerde bulunması. Barış'la, sırf saçlarından birazcık kestiğim için üstüme çullanmasıyla beraber 15 dakikadır gerçekleştirdiğimiz eylem.

"Kızım sana saçlarımla uğraşma demedim mi kaç kez?!" Barış bacaklarıyla kıstırdığı bacaklarımı daha sıkı sarmışken ben arkama uzattığım kollarımla onu boğarak kurtulmaya çalışıyordum fakat asla gücüm yetmiyordu.

"Ya saçlarını saçlarımla birleştirip örecektim! Thor da Loki'nin saçını kesip yapmış öyle, biz de yapsak ne olurdu?!"

"Lan hanımefendi! Kardeş onlar, kardeşi geçtim mitolojik tanrı onlar! Ya zaten yanındayım sürekli! Saçlarımdan ne istedin?!"

Barış'ın saçlarını uzatmaya çalıştığını biliyordum, nereden esmişti aklına bilmiyordum ama fazlasıyla uzamışlardı... Her halini çok sevsem de kısa saçlarıyla oynamak çok daha hoşuma gidiyordu ve en büyük problem, benim saç ürünlerimi kullanmaya başlamıştı! Hastaneden çıkalı bir ay olmuştu, elimize geçen ilk maaşla kızlarla bir eve çıkmıştık. Ulus'sa Barış'a onla kalmasını teklif etmişti fakat çoğunlukla bizim evdeydi.

Kötü anılar yerini en güzel anılara bırakmaya başlamıştı.

"Ya kessem n'oluyor ki? Görünmüyor bile!" Barış bir an duraksadığında hayret içinde kaldığını biliyordum. Çünkü tam olarak en öndeki saç tutamından kesmiştim. Barış hala donakalmış gibi hareketsizken kıkırdamamak için dudaklarımı birbirine bastırmam gerekmişti. Eğer gülersem cidden beni bu olaydan hasarsız çıkartmazdı.

Barış hızla düştüğümüz yerden doğrulduğunda hastaneden çıktığından beri kilo alımı konusunda hiçbir kazancı olmayan beni de belimden tutarak kenara koydu, hızla ondan uzaklaştım ve olası hamlesinde kendimi savunmak için gerekli olacak yastığı kucağıma çektim. Barış'sa salonda ne işi olduğu konusunda hiçbir fikrim olmayan küçük yuvarlak aynayı kapıverdi ve kendine tekrar baktı.

Uyandığından beri bakıp bakıp cinnet geçirmiyormuş gibi...

Barış sinirle ve hüsranla yeniden büyük bir nefes verdiğinde bir adım daha geriledim oturduğum yerde ve mırıldanarak ikna etmeye çalıştım. "Aşkım ama bak o kadar da şey değ-"

"Lan şuna bakar mısın bir?! Kısacık ve en ön ya!" Hüzünle aynayı koltuğun üstüne atıp kendini tekrar yere bıraktı. Mideme kramp girerken yastığımla birlikte ona doğru dizimin üstünde ilerledim minik minik. Başında dikildiğimde istifini bile bozmadı, yastığın ucuyla dürttüm. "Şşt..."

Tek gözünü çok hafif aralayıp bana baktı, tepki vermeden yeniden kapattığında iyice panikledim. "Aşkım özür dilerim ya... Valla güzel olacağını düşündüm, hem oldu da... Hemen kızmasaydın gösterirdim de..." Sona doğru sesim düşünce aynı gözünü yeniden açtı, sanırım üzülüp üzülmediğim konusunda durum kontrolü yapmıştı. Bundan gaz alıp yeniden yükseldim. "Sen de sırtüstü uyumuşsun, arkandaki saçı nasıl keseyim öyle?! Ne var azıcık çok kestiysem, sen de hepsini kes saçı-"

Yansın AnkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin