Merhabaaa <3
Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeseniz olur mu <3
Bölüm şarkıları:
Taylor Swift – Don't Blame Me
Cartel – Cartel
İyi okumalar <3
***
İki adres de aynıydı.
Ve adamın durmadan önce girdiği sokağın başındaki tabelada yazan sokak ismi de bana verilen adreslerle birebir uyuşuyordu.
Benim en başından beri gelmem gereken yer burasıydı ve şimdi belimde bir bıçak kılıfı, elimde bir silahla peşinden gittiğim adam bunun en büyük kanıtıydı.
Sokağın köşesini döndükten dar bir sokağa, oradan biraz ilerledikten sonra ise ikiye doğru kollar şeklinde açılan bir sanayi bölgesinin girişinde park etmiş arabanın çok daha gerisine park ettim ve çantamı alıp arabadan çıktım. Tolga'yla 1,5 ay geçirmiş ve hayatlarımızın çoğuna dahil olmuş olsak da elimden geldiğince arkamda iz bırakmamaya çalışıyordum.
Tolga'yı arkamda bıraktığım ve kaçar gibi çıktığımız bardan buraya devam eden takip sürecinde hiç fark edilmemiş olmam böyle kalacağı anlamına gelmiyordu, bu yüzden zerre ses çıkarmadan adamın arkasından ilerlemeye başladım. İllaki arkasını kontrol ediyordu ama bunu hareketlerinden anlıyor, arkasını döndüğü anda çoktan bulduğum ilk boşlukta saklanmış oluyordum. Topuklularımı postalla değiştirmiştim, adım seslerim karanlık sanayi bölgesinin gürültüsü altında fark edilebilecek en son şey bile değildi.
Uzun süre birlikte yürüdük; bina sayıları seyrekleşmeye ağaçlar çoğalmaya başladı ve adam sürekli aynı yere gittiğini belli edercesine kendinden emin adımlarla ilerledi. Yolun sonuna geldiğimizde ise kendini her yerden gösteren o fabrikanın giriş kapısından adımını attı ve kapıyı kapattı.
Etrafımı incelemeye başladım: Burası bir firmaya ait özel mülk gibi görünüyordu, birkaç ufak binanın etrafı çitlerle çevrilmişti. Ana bina ise diğerlerinden daha ihtişamlı bir şekilde tam ortalarındaydı. Etrafına dizilmiş birkaç zengin arabası ise bu aylık anlaşmanın önemli misafirlerini ağırladığının kanıtıydı. Normalin aksine olan tek şeyse tek tük koruma sayısıydı. Artık içeride her kimler varsa bu işi korumalarına bile belli etmek istemiyorlardı, kendileri ve sadece en güvendikleri adamlarla gelmişlerdi.
Dönen dalavereleri fark ettiğimde öfkelenmeye başladığımı da hissettim. Buradaki insanlar büyük ihtimalle herkesin tanıdığı, bazılarının fanatiği olduğu bazılarınınsa direkt yetki ve söz sahibi olduğu çok aşikardı. Ve hepsi, daha fazla para için tüm şehirdeki hatta belki de tüm ülkedeki gençleri zehirleyecek bir orospu çocuğuna para kaynağı sağlıyorlardı. Gün geçtikçe daha çok genç uyuşturucuya başlıyordu, hepsi "Bir kereden bir şey olmaz be, hanım evladı mısın oğlum sen, bak ortamdayız sen de dene" cümleleriyle batıyordu bu bataklığın içine ve kurtarılmak istediklerini fark edene kadar iş işten geçmiş, herkes alacağını almış oluyordu çoktan.
Ben de onlardan biriydim, ben de zamanında dünyanın en saçma düşüncesine en yanlış zamanda kapılmıştım ve sonrası bir cehenneme dönüşmüştü. Fakat yine de aralarında en şanslısı bendim.
Peşimi bırakmayan dostlarım ve en zor anımda beni bulan, beni iyileştiren bir aşkım vardı.
Ama dediğim gibi bu bataklıkta herkes şanslı değildi, birçoğu uyuşturucu için kendinin ve ailesinin hayatını hiçe sayıyordu. Bırakmak isteyenler olmuyor değildi; bazıları başarılı olsa da bazıları kendilerine devam etmek için öyle inandırıcı bahaneler buluyorlardı ki hiçbir akla bedel değildi o anki düşünce tarzları. Herhangi bir şekilde para temin edemeyenler ve bırakamayanlar ise sokak köşelerinde yoksunluk krizinden hayatını kaybediyordu. Her türlü bir kayıp söz konusuydu, her şey yitip geçiyordu ve geride kalan elde bir hiçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yansın Ankara
Teen FictionGeçmiş, en olmadık zamanlarda kendini öyle bir gösterir ki aklınızı şaşırırsınız. Kurtuldum zannedersiniz, her şeyin geçtiğine bizzat şahit olursunuz ve işte, karşınızda tüm heybetiyle duruyordur. Geçmişten, sadece ondan kaçarak kurtulabilirdiniz. E...