Ceset

567 72 24
                                    

Karnım soyarken zevkle kalanlara baktım.

Tanınmayacak bir hale gelmişti.

Aslında...

Geriye sadece kemikler ve tadı güzel olmayan etler kalmıştı.

Kalan son et kırıntılarını kemiğinden yalayarak yedikten sonra ayağa kalktım.

Hazel, bedenimi ele geçirdiğinde duygularıma da hakim oluyordu.

Yaptıklarımızın etkisinden bedenimi geri alınca uzun süre çıkamayacağıma emindim.

"Mis gibiydi." diyen Hazel'a "Şimdi bunu saklamanız lazım. Hatta yok etmeliyiz. Yoksa sorun olur." dedim.

"N'olacak? Kalsın böyle."

"Girdiğimiz zaman burada olan çift beni gördü. Bu şaheserin benim sayemde olduğunu anlarlar."

"İkisi de bunu hatırlanmayacak kadar salak ve alkollüydü."

"Hazel bir antlaşma yaptık."

Hazel dediğime ofladıktan sonra üstünde ceset olan örtünün dört bir köşesini ortada buluşturdu ve sıkıca bağladı.

"Şimdi bunu taşıyıp ormanda bırakacağız. Herkes hayvan yaptı sanacak."

"Bedenimi geri istiyorum. Şimdi geriye çekil." dediğimde "Buraya kusmanı ikimiz de istemeyiz. Cesedi bırakırken veririm." dedim.

"Eğer yanlış bir hareketin olursa seni öldürürüm."

"Sendeki gücü kullanmayı seviyorum kraliçe. Emin ol, bu gücü kaybetmeyeceğim."

"Eminim bu dediklerini yapacak kadar zekisindir."

"Daha da zekiyim."

Dediğine gülerek bağladığım kısımdan tutup onu sırtıma attım.

"Gidelim artık, yoruldum."

Kilitli kapıyı açıp çıkarken çevrede birisinin olmamasına dikkat ettim.

Kapüşonumu geri takmamın yanı sıra önüme bakarak yürüyordum.

Birisinin yüzümü görmemesi ekstra güvenliğe girerdi ki bu iyiydi.

Bardan çıktıktan sonra zaman kaybetmeden ormana gittim ve cesedi konuştuğumuz gibi yerleştirdim.

Örtü elimde kalınca "Bunu ne yapacağız?" diye sordum.

"Atsak da fark etmez. Kimse bunu yaptığımızı anlamaz."

"Bu örtüyü tanıyan bar sahibi ile sorun olabilir."

"Kraliçe bazı zamanlarda fazla korkaksın. Senin dediğinin anlaşılması için o yatan alkollü çiftin, bar sahibinin bir araya gelmesi gerekir. Bunun için ise cesedi bulmalılar. Ceset bulunduktan sonra da bu örtüyü sergileyip bu kimin demeleri gerekir."

"İşimizi şansa bırakamayız."

"Tünelde bırakırız öyleyse."

"Bak bu olur."

"Sonunda."

"Bana atarlanacağına bedenimi geri ver."

Hazel bir şey demeden geriye çekildiği an midemin bulantısı ile karşı karşıya kaldım.

Kan kokusu da gelince dayanamayarak cesedin yanına kusmaya başladım.

Kustukça daha da kusasım geliyordu.

Hazel ise ukalaca "Miden kaldırmaz, demiştim. Sabırsızlanmayıp bedenini odanda istemeliydin. Bu kadar kusmazdın." diyordu.

İçimde daha kusabilecek bir şey kalmadığında doğruldum ve "Canlı canlı birini yedim!" dedim.

"Ne bekliyordun?"

"Önce öldürebilirdik."

"Et ne kadar tazeyse o kadar güzeldir."

"Öldürür öldürmez yiyince de tat aynı olacaktı!" diye çıkıştım.

Hazel, "Bir insan anlamaz." derken yürümeye başlamıştım.

Üstümün kan olduğu yetmezmiş gibi bu örtüyü taşımak sinir bozuyordu.

"İstersen yüzünü bir sil." diyen Hazel'a "Neden?" diye sordum.

"Hani çiğ et yedin ya, yüzün kan içinde."

Bu aklıma dahi gelmemişti.

Tüm yüzümü koluma sildikten sonra "Saraya döner dönmez kendime sıcak bir banyo hazırlatacağım." dedim.

"Tabii, hazırlatırsın. Çıkan kanı da parmağımı kestin diye açıklarsın."

"Ben kraliçeyim. Kimse bana hesap soramaz."

"İşte böyle olacaksın. Güçlü ve gücünün farkında." diyen Hazel'a "Hep farkındaydım." dedim.

"Öyleyse bunu belli et."

"Her şey bitti, bir bu kaldı. Öyle mi?"

"Öyle."

Onaylamayarak başımı salladığımda Hazel, "İyi ekip olduk, değil mi?" diye sordu.

"Ya ya ne demezsin."

Hazel'in memnuniyet ile güldüğünü duyarken ona sataşmadan tünele girdim.

Örtüyü direkt yere atarken "Sonunda." diye mırıldandım.

Hazel ile sohbet ederek odama vardığımızda kapıyı açıp içeri girdim.

Odama çıkar çıkmaz karşı karşıya kaldığım Bercis ve Dilhan ile korkuyla geriye kaçtım.

Odamda ne işleri vardı?

Lanetli KaptanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin