Kulübe

465 65 24
                                    

"Kara göründü!"

Gözcünün bağırışı ile heyecanlanarak kaptan odasından çıktım.

Büyük emekler verilerek inşa edildiği belli olan adanın üstündeki yerleşime hayranlık ile baktım.

Karada pek insan görünmüyordu lakin odadaki yerleşmeler, bu adada en az yirmi beş, otuz kişi yaşadığını işaret ediyordu.

Yarkın yanıma geldi ve "Hazır mısın?" diye sordu.

"Hazırım... Sanırım."

Yarkın gülümseyerek "Hazel Hanım hazır mı? Sormadım diye trip atmasın." deyince güldüm.

Hazel, "Trip atmayayım diye değil, içinden geldi diye benim hazır olup olmadığımı sormalıydı. Bu yüzden tribi hak etti." dediğinde dudak kıvırdım.

"Bence de tribi hak etti." dediğimde Yarkın şok içinde bana baktı.

"Yine ne yaptım? Her şeyi doğru yapmış olmalıyım."

"Ne yaptığını sen daha iyi bilirsin." derken sırıtmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Hazel seni çok kötü etkiliyor. Onu dinleme." diyen Yarkın'a "Bilemiyorum. Aklımı iyi karıştırıyor." dedim.

"O güzel aklını tek ben karıştırabilirim."

"Bence karıştırmak yerine olduğu gibi kalması için dua et. Yoksa bana kötü örnek olan Hazel ile ortak düşüncelere sahip bir aklım olacak."

Yarkın iskelesine yanaştığımız adaya baktı ve "Umarım şimdi buna bir çözüm bulacağız." dedi.

"Umarım." diye mırıldandım.

Hazel, "Benim için de hoş olacak bir çözüm sunulur umarım." dediğinde sesinden stresli olduğunu fark ettim.

Ölmekten korkuyordu.

"İkimiz için de iyi bir çözüm bulacağız, endişelenmeyi bırak."

"Bulamazsak şifacıyı yerim."

"Şifacının erkek olduğunu sanmıyorum."

"Bu bir engel değil. Sinitlenmem yeterli olur. Herkesi yerim."

"Sinirlenmen gerekmeyecek. Sakin ol."

"Dediğin gibi olsa iyi olur."

"Olacak."

Bagatur yanımıza geldi ve "Kaptan gemide kimler kalsın?" diye sordu.

"Bizimle Tanju ve Elgin gelsin. Diğerleri gemide kalsın."

"Gencer?" diye soran Bagatur'a "Gazal ile ilgileniyor o. Gemide." dedim.

"Buranın işleyişini görmek onun için faydalı olur diye düşünmüştüm." diyen Bagatur'a Yarkın, "Gelse dahi fayda göremez. Onun aklı dolu." dedi.

"Sen ne dersen o, kaptan."

Yarkın, güverteye döndü ve güvertedeki Elgin ve Tanju'ya seslendi.

"İkiniz bizimle geliyorsunuz."

"Emredersiniz kaptan."

Tanju ve Elgin ile gemiden indiğimizde Yarkın, "Şifacıdan ne olursa olsun saygınızı eksik etmeyi unutmayın." dedi.

"Emredersiniz kaptan."

Merakla Yarkın'a "Şifacı nasıl birisi? Ona karşı takınmam gereken bir tavır var mı?" diye sordum.

"Kendin ol, yeter."

"Bu çok zor olmayacak."

Denize en yakın kulübeye geldiğimizde Yarkın öne geçerek kapıyı tempoyla tıktıkladı.

Kısa bir süre sonra kapı gıcırdayarak açıldı ama açan kişi görünmüyordu.

Çünkü açan bir insan yoktu.

Yarkın içeri girince vakit kaybetmeden arkasından kulübeye girdik.

Eski, pahalı, küçük, büyük her türden eşya olan bu kulübenin içine kapasitesinden fazla eşya konulmuştu.

Bu da çevrenin dağınık görünmesine sebep oluyordu.

Rüyakapan rüzgardan çevreye çarparken merdivenlerden evi gibi fazla eşya takınmış bir kadın aşağı indi.

Altmış baş yaşını geçmişe benziyordu.

"Kapıyı kapatmayı bilmez misin kaptan?"

Yarkın, "Kusura bakma." diyerek kapıyı kapatırken kadın bana yaklaştı.

Yaklaştığında fark etmiştim.

Gözleri görmüyordu.

"Burada yorgun bir ruhtan fazlasını görüyorum."

Ne cevap vereceğimi bilemeyerek Yarkın'a baktım.

Cevap vermemi işaret ettiğinde "Sizden buraya bir sorunum hakkında yardım istemeye geldim." dedim.

"Buraya başka sebeple gelinmez prenses."

Kim olduğumu nasıl bilmişti?

Bu beni strese sokarken "Doğrudur hanımefendi." dedim.

"Kaptan." dedi, kadın.

"Size kapıma kadar eşlik eden bu iki denizci ile kızlarım ilgilenecek."

Tanju ve Elgin biraz korku biraz da hayalle karışık heyecan ile birbirlerine bakarken Yarkın, onlara "Dışarı çıkın." dedi.

İkisi kulübeden ayrılınca kadın, "Beni takip edin." dedi.

Lanetli KaptanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin