Canavar

622 76 68
                                    

Ben saraya doğru yürürken Bercis, sinirle "Asena!" dedi.

Ona döndüm.

"Efendim."

"O sözlerin de neydi?"

Öfkesi gözlerinden okunuyordu.

"Ne varmış sözlerimde?" diye sordum, umursamazca.

"Karşımızda o kadar korsan gemisi varken en ufak kışkırtman yüzünden ülkeyi haritadan silebilirlerdi!"

"Ama sorun olmadı. Anlaşma yapıldı."

Hazel, Bercis'i çileden çıkarmasnı çok iyi biliyordu.

Dilhan'ı da kıskanıyordu içten içe, biliyordum.

"Bir elçi öldürdün. Muhtemelen tüm kaptanlar bizi izliyordu. Beklemeden saldırıya geçebilirlerdi. Bu da bizim sonumuz olurdu."

Derin bir nefes aldı.

"Gerçekten bir elçi öldürürken ne düşünüyordun?"

"O korsan bana elçilik için gelmediklerini söyledi. Elçi olmayan birini öldürmemde sorun yoktur diye düşünüyorum."

Aslında o bir elçiydi.

Sadece lafları ile bana artistlik sergileyecekti ve ben buna tahammül edemezdim.

"Elçi olduğunu ve laftan öyle söylediğini biliyordun." diye direten Bercis'e "Biliyordum." dedim.

"Tüm halkını tehkikeye attın."

Bu gerçek Hazel'e kızmama neden olmuştu.

Eğer Bercis'in dediği gibi öldürmem ile saldırıya geçselerdi ilk ateşlerde ölebilirdik.

"Bir bildiğim vardı, ben de bilgim üzerine o leşin adamını öldürdüm."

Bercis daha fazla sinirlenirken "Sen ne bilebilirsin Asena? Kaç kez karşı karşıya geldin bunlarla? Ne ara tanıdın?" diye bağırdı.

Hazel ikimize de yetecek kadar tanıyor olmalıydı ama benim bilgim eksikti.

Hazel'dan haberdar olan olmadığına göre suçluydum.

"Bu işi bana bırak, Hazel." diye mırıldandım.

Hazel geriye çekilince "Yarkın bana ne yapmam gerekeceğini öğretmişti." dedim.

"Yarkın böyle bir olayda şunu yapmalısın, dememiştir."

Uydurduğum yalanın ne kadar kötü olduğunu bu cevapla anlarken şansımız yaver gittiğini söylemekten başka çarem yoktu.

"Öyleyse kumar oynadım ve kazandım."

"Kazandın değil, kazandık. Dilhan ek zaman kazandı lakin konseye gidersek kellen orada alınır."

"Başka çaremiz yok. Gitmezsek ülkeme saldırabilirler."

"Bunu uzun uzun düşüneceğiz. Şimdi gidip dinlen. Çok yoruldun." diyen Bercis, bana fazla sinirli kalamıyordu.

"Sen de benimle fazla uğraştın bugün, olacakları düşünmek yerine yat uyu." dedim.

Bercis, "Denerim." dedi diye gülümerken kıyı kesimden "Canavar!" diye bağırışlar geldiğini duyduk.

Ne olduğunu anlamayarak birbirimize baktıktan sonra hep birlikte sesin gsldiği yere doğru koşmaya başladık.

Sese yaklaştıkça ne olduğunu anlamıştım.

Canavar dedikleri Kraken'di.

Hayır, tehlike yoktu.

Çünkü Kraken ölmüştü.

Kıyıya vurmuş cansız bedeninin yanına giderken Bercis, "Önlem alsaydın keşke." diye söylendi.

Sevgilimi benden alan canavara iyice baktım.

Ölüm sebebi neydi?

Belki...

Belki Yarkın onu öldürerek kurtulmuştur.

Ümitle Bagatur'a baktım.

"Bu canavarın ne zaman öldüğünü söyleyebilir miyiz?" diye sordum.

"Yaralarına bakarsak bize musallat olduğu gün ölmüş olmalı." diyen Bagatur ile Dilhan ve Bercis'e döndüm.

"Yarkın belki yaşıyordur! Krake'i öldürüp kaçmıştır."

"Hevesini kırmak istemem ama Kraken'e çok ateş ettik. Ölüm sebebi bizim ateşlerimiz gibi duruyor." dedi, Dilhan.

"Bu canavarı öldürmek bu kadar basitse niye herkes bu kadar korktu?" diye sordum.

Herkes sessizleşirken Bercis, "Sen bakma diye sarılırken Yarkın'ın Kraken tarafından yenilişini izledim. Onu ağzına kendi kolları ile götürdüm ve ağzını kapattı. Kaçmış falan olamaz." dedi.

Gözlerim dolarken "İnanıyorum. O bir yol buldu." dedim.

Bercisler canımı daha fazla yakmamak için susarken Kraken'in gövdesine kılıcımı sapladım.

Yarkın'ın verdiği kılıcımı...

"İntikamını ben alacaktım sevgilim." diye fısıldarken arkamı döndüm.

Kimse hayallere kapılıp kötüleşmemi istemiyordu.

"Kayıp Şehir Atlantis'e yakındık. Eğer Kraken'den kurtulsa denizdeki başka canavarlara yem olurdu. En yakın karaya yüzerek gitmesi imkansız." dedi, Dilhan.

Mürettebatıma baktım.

Bazısı benim gibi ümitlenmişti. Bazısı ise ümitlenip canının acımasını istemiyordu.

"Herkes gidip dinlensin. Yarın sabah erkenden yola çıkacağız. Konsey bizi bekler."

Lanetli KaptanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin