Banyodan hızlı çıkınca Bercis'e "O neydi?" diye sordum.
"Bu sesi tanıyorum."
Kılıcımı alırken "Hangi gemiye ait?" diye sordum.
"Şekil değiştirebilen korsanlar vardı ya, onların gemisinin top sesi bu."
"Onlara ateş etmenin bedelini ödeteceğim." diyerek odadan çıkarken Bercis, "Sadece bir kez ateş ettiler. Tuzak olabilir, dikkat etmeliyiz." dedi.
"Sen Dilhan'ın yanına git. Dışarıda buluşuruz." dedim.
"Aptallık yapma." diyen Bercis'e "Sensiz ne mümkün." dedim.
Bercis stresle gülüp giderken "Hazel." dedim.
"Efendim kraliçe."
"Beni fena halde kışkırttılar."
"Ortak bir noktamız çıktı kraliçe." dediğinde gülümsedim.
"Bedenimin hakimiyetini eline alıp cezalarını vermek ister misin?"
"Hiç sormayacaksın sanıp korkmuştum." diyen Hazel ile gülerek kendimi ona teslim ettim.
Bedenimi kontrolü altına aldığında içimde mutlak bir güç hissediyordum.
Sanki her şeyi yapabilirdim.
Saraydan çıktığımda Gencer'in çoktan askerlerini sıraya geçirdiğini gördüm.
"Neler oluyor Gencer?" diye sordum.
"Karşımızda yirmiden fazla korsan gemisi var ama tek bir ateş açıldı. Şu anda da bir kayıkla iki kişi geliyor."
Yanımıza gelen Dilhan, "Elçi gönderiyor olmalılar." dedi.
"Gencer askerlerini geride tut. Gelenler ile ben konuşacağım. Bakalım dertleri neymiş." dedim.
Bercis, "Emin misin? Biz halletsek daha iyi görünüyor." deyince sinirlenerek ona baktım.
O ablam, Hazel.
En iyi çözümü bulmaya çalışıyor, sinirlenme.
"Ben konuşacağım." diye tekrarladım.
"Sen bilirsin, istediğinde destek çıkarız." diyen Bercis'i başımla onayladım ve kıyıya doğru yürümeye başladım.
Kılıcımı öyle sert tutuyordum ki canımın istediğini öldürebilecek gibiydim.
"Ülkemde zarara yol açmak istemiyorum. Buna göre konuş." diye fısıldadım.
"İstediğin olacak Kaptan Asena."
Bu sefer kraliçe dememişti.
Kaptan Asena demişti.
Haklıydı.
Ben Kaptan Asena'ydım.
Kayıkla gelen iki korsan limana yaklaşıp karaya çıktıklarında kılıcımı onlara doğru tuttum.
Bercis savaş çıkmasın diye beni durdurmaya çalışırken ona sakin olması için baktım.
Sonra kılıcımı doğrulttuğum korsanlara baktım ve "Ülkeme ayak basma sebebiniz nedir?" diye sordum.
"Kaptan Karasakal bizi elçi olarak gönderdi."
"Geldiğini ülkeme ateş açarak gösteren salak kaptan mı o?" diye sordum.
"Kaptanımıza salak diyeme..."
Onların sözlerini geri ağızlarına tıktım ve "Demek o." dedim.
"Peki söyleyin bana. O korkak neden sizin gibi acizleri elçi diye gönderdi? Eğer benimle anlaşmak istiyorsa bana denk birisi göndermeli."
Benim bu tavrım herkesi çok şaşırtmıştı.
"Amacımız elçilik yapmak değil, haber vermek." diyen korsan daha konuşacak gibiydi lakin beklemeden boğazını ksdtim.
Kanı yüzüme sıçrarken taze kanın şehvetini hissetmek bile gücümü arttırmıştı.
Diğer korsana baktım ve "Sen de mi elçi değilsin?" diye sordum.
Korkuyla "Elçiyim." dediğinde güldüm.
"Kaptanınız ne istiyor?"
"Teslim olmanızı istiyor. Yoksa ülkene saldırmaya başlayacağız."
Hazel, içimden "Teslim olup hepsini öldürebiliriz." dediğinde fikri çok cazip gelmişti.
Onda bu kadar güç olduğunu bilmiyordum bile.
Yirmi küsur gemi korsanı tek başıma öldürmem fazlasıyla anormal olurdu.
Dilhan, "Bu sorunu eskisi gibi çözeceğiz." deyince ona döndüm.
"Bizim için çözüm buluyor, ne kadar azdırıcı." diye içten benimle iletişime geçen Hazel'a cevap vermedim.
"Konsey başlatacağız ve orada bu sorun hakkında tartışacağız."
"Kaptanım sorunu hemen çözmek istiyor."
Bercis, "Konsey de oybirliği önemlidir. Ona göre hareket edilir ve gözle görüldüğü kadar siz daha fazlasınız." dediğinde korsan, "İki gün sonra eski yerinde." dedi.
"Anlaştık." dedi, Dilhan.
Anlaşma yapıldı diye korsanın gitmesini beklemeyerek arkamı döndüm.
Arkama döndüğümde tüm mürettebatımın bana hayranlıkla baktığını gördüm.
Her şey yani başlıyor, sizi daha çok şaşırtacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Kaptan
FantasySevdiği insanları kaybeden prenses -artık kraliçe-, amacına ulaşınca her şey normale dönecek sanıyordu. Ta ki amacı için kendinden fedakarlıklar yapana kadar... Lanetli korsanların sonunu getirmek için lanetlenen kraliçe sevdiği adamdan kalan mürett...