BU BÖLÜM ŞEHİTLERİMİZİN ANISINA YAZILMIŞTIR...
ŞEHİT YASİN TENZİP MEKTUBU
"Ah benim gözünü yaşlı bıraktığım annem. Ağlama diyemem ki ben senin gözlerine. Yüreğin yanmasın kavrulmasın da diyemem. Ağla benim güzel annem. İçinden geldiği gibi ağla ama sonunda "Vatan Sağ Olsun" de olur mu? Kimin yanında şehit olursam mektubu sana okuması için ona vereceğim. Bunun kim olacağını bilmiyorum ama her kim olursa olsun o benim can kardeşimdir. Seni bu dünya da bir başına bıraktığım için beni affet. Evladına kızma olur mu? Şehitlik mertebesinde ben senden razıyım annem, sen de benden razı ol. Hakkını bana helal et güzel yüzlü annem.
Can'ım iyi huylu kardeşim annem sana emanet. Anneme benim yokluğumu hissettirme olur mu? Biliyorum senin gönlünde de askerlik yatıyor. Benim şehit haberim sakın seni bu yoldan döndürmesin. Sen bu vatanın en iyi askerlerinden biri olacaksın sana inanıyorum kardeşim.
Annem babam gittikten sonra bana yokluğunu hiç hissettirmedin. Ne bana ne de kardeşime. Allah'ım senden razı olsun. Asker olacağım dediğimde içinin cız ettiğini biliyorum. Bugünün geleceğinden korktuğunu da biliyordum. Her konuşmamızda sesinin titrediğini de biliyorum. Naaşım kapının önüne geldiğinde Türk Bayrağına sarılı olacak. Bundan büyük şeref olur mu annem? Balkona asman için evde sakladığın bayrağımızı öpüp gururla as olur mu? Ben gidiyorum ama aklım hep sende kalacak annem. Biliyorum ki silah arkadaşlarım ve kardeşim benim bıraktığım o boşluğu en iyi şekilde dolduracaklar. Önce Allah'ıma sonra kardeşim Can'a sonrada silah arkadaşlarıma emanet ol canım annem. "
Asya yaşları ile ıslattığı mektubu ikiye katlayıp Yasin'in annesinin avuçlarının içine bıraktı. Kadın ileri geri sallanıyor. Gözlerinden akan yaşa inat sesi çıkmıyordu. Kapının önünde üzeri Türk Bayrağı ile kaplı olan tabutun yanına henüz gitmemişti. Şehit haberini Genel Kurmaydan gelen bir komutan vermişti. Asya'da hemen yanında emaneti vermek için hazır olda bekliyordu. Kadın büyümüş gözleri ile gelenlere baktı. Dermansız kalan bacakları onu daha fazla ayakta tutmaya yetmedi. Dizlerinin üzerine çöken kadını komutanı ile kaldırıp içeri kadar götürmüşlerdi. Doktor ve hemşireler hemen tansiyonunu ölçüp dil altı hapı vermişlerdi. Tansiyonu çok fazla yükselmişti. Tıpkı kalbindeki acı gibi.
Yasin'in kardeşi Can ortalarda görünmüyordu. Öğrendiğine göre on altı yaşında lise öğrencisiymiş. Dışarıda oluşan hareketlilikten geldiğini anlamıştı. Hemen dışarı çıktı Asya. Çantasını bir kenara fırlatıp kendini tabutun üzerine kapatmıştı. Koşar adımlarla yanına gitti. Koluna dokundu. Ne diyeceğini bilmediğinden sessiz kaldı. Can tabuttan uzaklaşıp gözlerinin içine baktı. Yanağından akıp giden yaşlara inat gözleri isyan ediyordu.
"Abim nasıl şehit oldu" Diye sordu isyankar bir şekilde.
"Gel Can annenin yanına gidelim. Onun sana ihtiyacı var."
"Asker abla söyle abim nasıl şehit oldu."
"Tamam söz veriyorum sana anlatacağım ama önce annen seni görsün. Buna ihtiyacı var." Asya'yı arkasında bırakıp koşarak evin içine girdi.
"Anne, anne iyi misin?" Annesinin onu görmeye dermanı kalmamıştı. Gözlerini açmak onun için zor bir hal almıştı. Daha oğlunun yanına gitmesi gerekiyordu ama bacaklarında derman kalmamıştı. Asya'nın komutanı onu bir kenara çekip
"Sen buradan ayrılma"
"Emredersiniz komutanım." Yatağın yanına oturup kadının elini avucunun içine aldı.
"Teyzem Yasin'in ben de bir emaneti var. Size vermem için cebimde bekliyor. Kendinizi biraz iyi hissederseniz" Dediği anda ayağı kalkmaya çalıştı. Asya yanlış bir şey yaptığını düşünerek orada beleyen doktora baktı. Bakışları ile devam et deyince cebinde olan ağırlığı çıkarıp ellerinin arasına aldı. Mektubu okumayı bitirince kadın Asya'nın gözlerinin içine bakıp yüzünü avuçladı.
"Demek ki oğlum senin yanında şehit oldu öyle mi güzel yüzlü kızım?" Asya yanağından akıp giden bir damla yaşı elinin tersi ile silip
"Evet teyzeciğim."
"Canı yandı mı?" Dediğinde Asya'nın canı daha çok yanmıştı.
"Yok" Diyebildi titrek bir sesle. Kadın ayaklarını yataktan sarkıtıp kalkmaya çalıştı. Can ve Asya hemen koluna girdiler. Bir süre öylece ayakta bekledikten sonra konsolun gözüne doğru yürüdü. Orada sakladığı Türk Bayrağını aldıktan sonra öpüp alnına koydu.
"Biliyor musun kızım. Bunu Yasin almıştı. Bir gün dediğinde onu susturmuştum. O gün bu bayrağı o susturduğum şey için asacağımı hissetmiştim." Asya derinden gelen hıçkırığını eli ile bastırmaya çalıştı.
Kapının önüne çıktıklarında ortalığın mahşer yeri gibi kalabalık olduğunu görünce şaşırmıştı. Ne çok seveni vardı arkadaşının. Annesi tabutun başına gittiğinde bir süre sessizce ağladı Can ile birlikte sonra daha fazla ayakta duramadığı için sandalyeye oturtmuşlardı onu. Acı içinde dökülen gözyaşlarını Asya kendi elleri ile silmişti. Bir eve düşen acının canlı şahidi olmanın verdiği ağırlığı aylarca atamamıştı. O gün aklına geldikçe kalbinin üzerinde taşıdığı mektubun ağırlığını aynen hissediyordu.
Aylarca doğru düzgün yemek yememiş uyuyamamıştı. İlk başlarda herkes normal karşılamıştı bu durumu. Ama son eğitimde attığı her kurşun karavana olunca Yüzbaşı Aslan onu yanına çağırmıştı son ses ile.
"Üst Teğmen Asya Kurt"
"Emredersiniz komutanım."
"Artık kendine gel."
"Emredersiniz komutanım." Demişti ama olmayacağını biliyordu. Yasin'in şehit olmasından kendini sorumlu tutuyordu. Şayet o gün ayağı kalkmasına izin vermeseydi vurulmayacaktı diyerek binlerce kere kendine işkence etmişti. Asla burnunun dibine kadar geldiğinde nefesini yüzünde hissetmişti.
"Teğmen şehit sadece senin şehidin değil. Yasin hepimizin şehidi! Hepimizin canı acıyor. Hepimizin yüreği yanıyor. Ama biz askeriz ve kaldığımız yerden devam etmek zorundayız. Anlaşıldı mı asker?"
"Emredersiniz komutanım."
"Biz şehidimizin, şehitlerimizin intikamını almak zorundayız. Senin yaptığın gibi kendimizi toparlayamazsak bu intikamları kim alacak söyle asker."
"Emredersiniz komutanım."
"Şimdi git yüzünü yıka ve geri geldiğinde tek bir karavana istemiyorum anlaşıldı mı asker?"
"Emredersiniz komutanım." Koşarak tuvalete gitmişti. Bir süre kapalı kapıya yaslanarak sesli bir şekilde ağlamıştı. Komutanının dışarıda onu beklediğini bildiğinden yüzünü onlarca kere yıkadıktan sonra aynada kendine bakarak konuşmaya başladı."
"Yasin ve diğer şehitlerim size söz veriyorum hepinizin intikamını alacağım. Bundan sonra attığım her karavana atışı bana haram olsun." İşte o günden sonra hiç karavana atmamıştı. Yasin'e ve şehitlerine verdiği sözü bir an bile olsa aklından çıkarmamıştı.
Şehitler yürek yangınıdır. Evlerin üzerine çöken acı haberdir. Söyleyende yanar, duyan da yanar. En çok hangisinin canı yanar bilinmez. Bir anne evladını kaybeder ama bir komutan onlarca evladını şehit verebilir. Komutan olmak zordur, tıpkı asker olmak kadar. Onlar kendileri için korkmazlar arkadaşlarını, evlatlarını kaybetmekten şehit vermekten daha çok korkarlar. O evlere gidecek olan acı haberin nasıl bir his olduğunu bildiklerinden yenisini yaşamamak için emir verirler. "Önce kendi güvenliğiniz" Diye son ses bağırırlar. Hatta haykırırlar.
EZAN OLDUM DİNMEDİM, BAYRAK OLDUM İNMEDİM.
ŞEHİT OLDUM ÖLMEDİM.
ADIM MÜSLÜMAN SOYADIM TÜRK BENİM...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİLMEZ
ActionGeçilmez timinin bayrakları ve vatanı için savaşmalarına birlikte şahit olacağız. Bu hikayede bakalım bizleri neler bekliyor :)