Bölüm 51

259 34 6
                                    

Bip...

Ben geldim. Tazecik dumanı üstünde bir bölüm ile huzurlarınızdayım. Geçmiş olsun mesajlarınız için teşekkür ediyorum. Hastalık konusunda yolumuz biraz uzun. Bu dönemde yazmak biraz zor oluyor ama yazdıkça kendimi daha iyi hissediyorum. Bilgisayar başında olmadığımda telefon sürekli yanımda oluyor ve her bildirime bakıyorum. Sizin beni tanıdığınız gibi bende sizi tanıyorum. Profillerinize girip hangi hikayeleri okuduğunuza bakıp hakkınızda yorum yapmaya çalışıyorum. Bu da benim küçük bir itirafım olsun. Şimdi sizi bölüm ile baş başa bırakıyorum.

Klasik...

Ne diyoruz?

Keyifli ve bol yorumlu okumalar tatlişlerim... 

Çadırın içerisine girdiğinde burnundan soluyordu. İçeri Derman'dan başka kimsenin girmeye cesareti yoktu.

"Salak hepsi salak! Bugüne kadar hangi Türk bayrağı indirilebildik ki bugün indirelim. Adamlar daha direğe yaklaştığımız an da bizi kurşun manyağı yapıyorlar. Kandilmiş. Onlarında hepsi salak!" Bir an da arkasına dönüp Derman'a baktı boş gözlerle

"Haksız mıyım?" Dedi az önceki sinirli halinden eser kalmamıştı. Derman bir an da

"Haklısın."

"Peki bunların derdi nedir?" Hastaneden çıktığımdan beri hep aynı zırvalar. Devlet kuracağız. Hangi devlet Derman? Türkler bizi bu topraklarda istemiyorlar mı ki biz yeni bir devlet kuralım? Kimliğimizde yazan şehir adlarına göre mi bize muamele ediyorlar? Allah aşkına söyle Derman. Kafayı yemek üzereyim. Sen anlaşılan bu konular üzerinde benden daha ileri görüşlüsün."

"İleri görüşlü olan ben değilim."

"Kim?" Derman bakışlarını Asya'ya dikip

"Mustafa Kemal Atatürk" Masanın üzerinde olan kitaba gitti gözleri. Daha yeni bitirmişti Nutuk kitabını. Yazılanları okudukça içinin titremesine engel olamıyordu. Şimdi ise dağın en ücra köşesinde karşısında duran teröristlerden biri onun adını korkusuzca söylüyordu. Bu bir tesadüf müydü? Anlamıyordu. Artık anladığı tek bir şey vardı. Parmaksız haklıydı. Derman içlerine sızan bir Türk askeriydi. Belki de bunu en başından beri biliyordu ama bilmemek işine geliyordu. Şimdi ne yapmalıydı? Dışarı çıkarıp infazını mı gerçekleştirmeli yoksa Binbaşının yüzüne yüzüne haykırdıklarını bir de ondan mı dinlemeliydi?

BAZI GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK, CAN ACITSA DA,

HAYATINIZI İPTEN ALIR...

-CHARLES BOKUWSKİ-

GENELKURMAY

"Bu kabul edilemez"

"Bakın komutanım içeriden müdahale olmasaydı, operasyon bu kadar sessiz bitirilemeyebilirdi. Ayrıca Binbaşı zaten görevini düşünmüş olsaydı odasına çekilir ve beklerdi."

"Her ne olursa olsun. Yazılı kuralların dışına çıkılması bir kural ihlalidir."

"Zaten Binbaşımız istifasını teslim etti, silahı ve kimliği ile birlikte."

"Bu tüm her şey halledildi demek değildir. Bunu anlamıyorsunuz."

"Benim anladığım şu. Hiçbir Türk bayrağı indirilemedi. Hiçbir sivil zarar görmedi. Bunun yanında tek bir kurşun dahi sıkılmadı. Ve biz hala bir şeyleri sorguluyoruz."

"Elbette sorgulayacağız. Biz bunun için buradayız."

"Biz vatanımız, bayrağımız için buradayız. Bu hepimiz için çok büyük bir tehlikeydi."

GEÇİLMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin