Bip...
Ben geldim. Maceramız nasıl gidiyor? Açıkçası yazmaya ara verdiğimde tam olarak kendimi hikayeye veremiyorum. Yaptığım hatalarda ya da kopukluklarda beni bilgilendirirseniz sevinirim.
Klasik...
Ne diyoruz?
Keyifli ve bol yorumlu okumalar tatlişlerim...
Asya oturduğu yerde duramadı. Elinde sigarası, omzunda tüfeği karanlığa doğru küçük adımlarla ilerledi. Temkinli olmak zorundaydı. Arazi şartları açık hedef olmalarına sebep oluyordu. Ama olduğu yerde de durmak istemiyordu. İçinden gelen bir dürtü ile timden uzağa doğru yürümeye başladı. Sanki daha önce o yollardan yürümüş gibi karanlıkta ilerleme devam ediyordu. Etkisiz hale getirdikleri teröristlerin yanından geçerken onlara tiksintiyle baktı. Tek ışığı gökyüzündeki ay ve yıldızlardı. Az ilerisinde olan ufak hareketlilikte kenara doğru kaydı. Bacağındaki tabancasını yavaş hareketlerle çıkardı. Ses yoktu, sadece küçük bir hareketlilikti fark ettiği. Bir hayvanda ya da gözden kaçırdıkları bir teröristte olabilirdi. Hemen yere çöktü. Karanlığa gözleri alıştığı için, tıpkı eğitimlerde olduğu gibi yürümeye başladı.
Fırat başının arkasına dayalı olan tüfeğin soğukluğundan ziyade kim olduğunu merak ediyordu. Çatışmada bir şekilde kaçmayı başaran bir terörist olduğunu anlamıştı. Tüfeğin titrediğini hissediyordu. Arkasında olan her kimse korkuyordu. Ellerini omuz hizasında yukarı kaldırırken,
"Kıpırdarsan sıkarım." Fırat başını hafifçe omzuna yatırarak, gülümsedi.
"Becerebilirsen yapabilirsin."
"Sessiz ol."
"Niye korkuyor musun?" Cevap titrek bir sesle geldi.
"Sen tek başınasın ama onlar burada"
"Kim onlar?"
"Senin adamların." Aslında tek bir hamleyle halledebileceği kadar kolay olan işi uzatmaya karar verdi.
"O kadar korkuyor musun bizden?"
"Hayır"
"O zaman neden sıkmıyorsun?"
"Şey"
"Ne?" Fırat yavaş hareketlerle arkasına dönerken duyduğu başka bir ses onu şok etti. Arkasında olan adamın boynunun kırılma sesi Diyarbakır dağlarında yankılandı. Karşısında olan kadın ona öfke dolu bakışlarla bakıyordu. Fırat önce yerde yatan adama sonra Asya'ya baktı. Elleri belinde olan kadının gözleri ateş ediyordu.
"Sen ne halt ettiğini sanıyorsun" Diye kükredi. Fırat bir adımda yanına gidip ağzını kapattı. Kendini ondan kurtaran Asya yeniden,
"Sen, sen bu yaptığının cezasının ne olduğunu biliyor musun?" Fırat elini dudaklarına götürüp,
"Sesini kıs asker."
"İşine gelince asker oluyorum değil mi?"
"Asya sessiz ol. Etrafta başkaları da olabilir." Nerede olduğunu yeni fark etmiş gibi etrafına bakındıktan sonra,
"Sen nereye gittin?"
"Bilmiyorum." Tabancasının kılıfını kapatmak için göz temasından kaçındı. Aslında yüzüne bakmaya utanıyordu. Ne diyeceğini bilemediği için sessiz kalmayı tercih etti.
"Fırat"
"Efendim."
"Bunu neden yaptın?"
![](https://img.wattpad.com/cover/328381427-288-k436080.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİLMEZ
ActionGeçilmez timinin bayrakları ve vatanı için savaşmalarına birlikte şahit olacağız. Bu hikayede bakalım bizleri neler bekliyor :)