Bip...
Ben geldim. Canlarım ciğerlerim eskisi gibi sık bölüm atmadığımın farkındayım. Fakat şöyle bir durum var. Daha öncesinde üç tane askeri kurgu yazdım. Ve şuan ki en büyük korkum kendimi tekrara düşürmek. Bunun önüne geçmek için ince eleyip sıkı dokuyorum. O yüzden bölüm atma aralığım biraz uzuyor. Kusuruma bakmayın olur mu? Seviliyorsunuz...
Klasik...
Ne Diyoruz?
Keyifli ve bol yorumlu okumalar tatlişlerim...
Fırat hala olduğu yerde bekliyordu. Yanındaki askerler tüfeklerini adamlara doğrultmuşlardı ama emir gelmediği için müdahalede bulunamıyorlardı. Askerlerden birinin telefonu çalınca sessizlik bölündü. Teröristler direkt onların olduğu tarafa bakınca Fırat deli gibi atan kalbine daha fazla engel olamadı. Elindeki silahı adamlara doğrultarak o tarafa doğru ilerledi. Yanındaki asker
"Yapmayın komutanım." Deyince son sesi ile
"Silahlarınızı indirmeyin" Yüzü maskeli olan adamlar tüfeklerini onlara çevirmişti. Fırat gözünü dahi kırpmıyordu. Bakışları yerde oturan sivillere kaydı. Yaşlı bir amca, hamile bir kadın hemen yanında korku dolu gözlerle ona bakan küçük bir kız çocuğu. Fırat kıza bakarak gülümsedi. Sanki o lanet metaller onlara çevrilmemiş gibi aynı şekilde karşılık verdi kız. Teröristlerin başı olan şerefsiz
"Silahlarınızı bırakın" Dedi bozuk Türkçesi ile. Adamların paralı asker olduklarını anlamışlardı.
"Sizin yerinizde olsam bir kere daha düşünürüm."
"Sen durumun farkında değilsin sanırım."
"Yoo gayet farkındayım. Dışarıda sizin için bir ordu adam benim emrimi bekliyor. Tek bir hareketimle sizi yerle bir edecek elleri kaşınan askerlerim var.
"Sen kimsin?"
"Kim olduğum önemli değil. Ama çok merak ediyorsan sizin eceliniz olacağımı bilin yeter."
"Sen kendine çok güveniyorsun. Ve anladığım kadarı ile de askersin."
"Hay geri zekalı ancak mı anladın? Ulan bir hareketimle ordu bekliyor dedim sende jeton ancak mı düştü?"
"Rütben nedir?" Olduğu durumu kendine saklayarak
"Seni öldürmeye yetecek kadar rütbem yetiyor merak etme."
"Bu iş fazla uzadı. Elinizdekileri bırakın ve buraya gelin. Yoksa"
"Yoksa ne?" Az önce gülümsediği kız çocuğunu aniden eğilip kaldırdı. Tabancasını kafasına dayadı. Kızın gözlerinden akan yaşları gördükçe Fırat çıldırıyordu. Zangır zangır titreyen kıza
"Korkma."
"Korkmuyorum." Şerefsiz kızı hafif itekleyerek
"Kes sesini" Diye bağırdı.
"O kıza bir kere daha dokunursan yemin ediyorum seni alnının ortasından vuracağım."
"Bak kim olduğunu bilmiyorum ama bizim isteklerimiz yerine getirilene kadar buradayız. Ve iş ne kadar uzarsa her yarım saatte bir rehine öldüreceğiz. İşe de bu tatlı kızla başlayacağım."
"Neymiş istekleriniz?"
"Sen bu olayda yetkili değilsin. Eğer olmuş olsaydın üzerinde üniforman olurdu."
"Derdin nedir söyle?"
"Elimde otuza yakın rehine var. Diyarbakır'ın devlet kurumlarının bahçesinde asılı olan bayraklar birer birer indirilecek. Ve her bayrağa bir rehine serbest bırakılacak. Şimdi öğrendiğine göre hadi komutanlarına haber ver ve bir an önce başlasınlar." Fırat yanında olan askere kaşlarını kaldırarak baktı kısa bir anlığına. Adamın söylediklerinin üzerine gülmeye başlayınca
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİLMEZ
ActionGeçilmez timinin bayrakları ve vatanı için savaşmalarına birlikte şahit olacağız. Bu hikayede bakalım bizleri neler bekliyor :)