Bölüm 8

1.5K 106 4
                                    

Piştt...

Minnoş yazarınız geldi. Ay ne güzel de bir bölümle geldim. Canım tatlişlerim neredesiniz? Beni yorumsuz bırakıyorsunuz. Hikaye nasıl ilerliyor. Yorumlarda buluşalım olur mu?

Klasik...

Ne Diyoruz?

Keyifli ve bol yorumlu okumalar tatlişlerim...

         Babasını gözlerinin önünde infaz ettiklerinde on üç yaşındaydı. Annesini ise kendi amaçları için kullanmak için dağa çıkarmışlardı. Ona amcası bir süre bakmış sonra yetimhaneye bırakmıştı. Anne ve babasının intikamını almak için yıllarca beklemişti. Şimdi otuz dört yaşındaydı. Anne ve babasının intikamını onlarca kere almıştı. Ama doymuyordu. Onların soyu kuruyana kadar devam edecekti. Korkusuz olmasının sebebi de kaybedecek bir şeyi olmamasıydı. Hiç kimsesi, hiçbir şeyi yoktu. Üstü başı bir de alacak olduğu intikamından başka bir şeyi yoktu.

Helikopterin içerisinde sessizlik hakimdi. Karakol baskını son an da önlenmişti ve şehitleri olmamıştı. Aslında mutlu olmaları gerekiyordu. Ama hiçbirinin yorgunluktan kolunu kaldırmaya hali kalmamıştı. Aslan bunu bildiği için herkesi kendi haline bırakmıştı. O da tıpkı askerleri gibi çok yorgundu. Bir an önce karargaha gidip raporunu hazırlayıp evine gitmek istiyordu.

Asya başını arkaya yaslamış derinden gelen sese konsantre olmuştu. Ninni gibi gelen sese ne kadar alışık olduğunu fark ettiğinde şaşırmamıştı. Kolunun çekiştirilmesiyle uyuya kaldığını anlamıştı.

"Dur çekiştirme."

"Kalksana. Tekmil vereceğiz."

Aslan "Görende pamuk yatakta yatıyor diye düşünür." Asya çekiştirilmekten değil ama komutanının sesini duyduğu an da hazır ola geçince herkes gülmeye başladı. Helikopterden inip diğerlerinin yanına geçip hazır olda beklemeye başladı. Herkesin tüfeği omuzlarında hazır olda komutanlarının komutunu bekliyorlardı.

"Ellerinize sağlık çocuklar. Serbestsiniz." Hareketlenme başlayınca her zaman olduğu gibi yine Asya'nın üzerine gitmeye başladılar.

Murat "Komutanım kusura bakmayın ama bu uyku konusunda da elinize kimse su dökemez."

"Abi sen yapma bari."

Derman "Uykucu şirine misin sen?" Diyerek çenesini sıkmaya çalışınca Asya sertçe elini ittirdi.

"Birde tertip olacaksın. Niye uyandırmıyorsun?" Derman arkadaşlarına bakarak

"Şuna bak şuna, nasıl uyandırmadım kızım ya. Çekiştirmekten kolunu kıracağım diye korktum."

Tolga "Ama komutanımın sesini duyunca nasıl ayıldı? "Kahkahalar karargahın bahçesini inletiyordu. Kenarda olan askerler onlara imrenerek bakıyorlardı. Üstleri başları çamur içinde, saçları başları dağılmıştı ama hiçbirinin umurunda bile değildi. Onları mutlu eden şehitleri olmadan yuvalarına geri dönmeleriydi. Onlardan mutlusu yoktu.

Asya postallarını çıkardığında aldığı kokudan midesi bulanmıştı. Kader'de yan tarafında aynı durumdaydı.

"Rütbeni kullanmaya çalışma bu sefer ilk banyo bende."

"Kızım uyuyup kalırım burada."

"Valla bekleyeceksiniz komutanım."

"Utanmaza bak, hem komutanım diyor hem de bekleyeceksin diyor."

"Ben çabucak çıkarım Asya."

"Senin çabuğunu biliyorum. Bir saatten önce çıkmazsın. Hadi bırak ben beş dakikada çıkıyorum."

GEÇİLMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin