Bölüm 11 "Kelebek Olmak İçin İyi Biri Olmak"

250 25 70
                                    

Umarım bölümü beğenirsiniz canlarım. Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Sizi seviyorum :))))


"Hayat gibiydi aynı anda mutlu eden bir saniyede deviren..."


Kelebeğin döndüğü gün Yağız'ın anlatımıyla...

Korkularınız peşinizdeki hayaletinizdir. Varlığını sırtınızda hissederek hayata devam ettiğiniz korkularınız, elbet bir gün önünüze geçerdi ve sizinle yüzleşirdi. Küçükken yorganın altına saklanarak kaçındığınız korkularınızdan büyüdüğünüzde kaçamazdınız. Tek çareniz yüzleşmek olduğunda kader sizi bağlardı. Tıpkı beni bağladığı gibi...

En büyük korkum terk edilmekti. Terk edildim. Elim kolum bağlıydı, kaçamadım.

Ondan başka kimsem yoktu, artık o da yoktu ve en acısı bu onun tercihiydi. Alisa Havas, asla istemediği bir şeyi yapmazdı. Bunu yapmıştı, beni terk etmişti.

Annem gibi gitmişti, babam gibi silinmişti, çocukluğum gibi kaçmıştı.

Ve şimdi gelmişti.

Bu anı hep düşünmüştüm. Onun, hayatımı adadığım kadının beni terk edip gittikten sonra geri gelirse ne yapıp nasıl davranacağımı... kendi içimde uzun süren bir savaş vermiş sonunda ise kabul etmiştim ki, iki sene üstüne geri gelmez bırak artık düşünmeyi ama bir yanım asla bu seçeneği kabul etmemiş hep bugünü düşünmeye devam etmişti. Nasıl davranacağımı, ne düşüneceğimi planlamıştım ve hiç planladığım gibi olmamıştı...

Çünkü o, tam vazgeçtiğim anda her zaman yaptığı gibi yapmış beni yine gafil avlamıştı.

Şu an yanımdaydı, kokusunu alacağım kadar yakınımdaydı ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

Tam yanı başımda emirler yağdıran kadın, hayatımın içine edip giden kadındı. O, konuşurken yanında nasıl bir fırtınanın ortasında olduğum umurunda bile değildi. Aslında şimdi ondan bana yaptıklarının öfkesini çıkarmalıydım ama ne konuşabiliyor ne de bir tepki verebiliyordum ona karşı.

Herkes çıkıp salonda biz bize kaldığımızda bile ağzımı açıp tek laf edemedim yüzüne. Çekip giderken ardında bıraktığı ben, şimdi ona ne diyebilirdi ki? Neden gittin? Neden beni bıraktın, bana neden umutlar verdin?... hiçbiri bir boka yaramazdı. Geçen zaman kaybedilmişti ve kaybedilen geri kazanılmayacak türdendi. Ne zamanı ne de bizi geri getirebilirdik şimdi konuşacaklarımızla.

Duymak için kaç şişede kaybolduğumu hatırlamadığım sesi kulaklarıma sızdığında yutkunarak sıkışan kalbimi umursamadan derin bir nefes aldım. Bu sefer de parfümleriyle kendimi avuttuğum kokusu yerine kendi kokusuyla karışmış asıl kokusu burnuma dolmuştu ve anlamıştım ki kaçışım yoktu. O, buradaydı ama bende değildi. Daha fazla bulunduğumuz yerde duramayacağımı anlayarak bir şey söylemeden salondan çıktım. Bahçeye ulaştığımda içime sanki içimdeki yangını söndürecekmiş gibi bir nefes çektim. Zaman geçtikçe tüm bedenim üstündeki şaşkınlığı atmaya başlamış ve yerine öfkeyi yerleştirmeye başlamıştı. Yüzünde üzgünlüğün kırıntıları bile yoktu. Sanki hiç çekip gitmemiş, sanki beni arkasında hayallerimizle bırakmamış gibiydi. Gerçekten bu kadar kolay mıydı gidip geri dönmek?

Birlikte geçirdiğimiz günlerin sanki rüyaymış gibi unutulması ve benim zihnimde can yakıcı kabuslara dönüşmesi, birbirimizden başka kimsemizin olmadığını ve asla ayrılmayacağımızı söylediğimiz anlar yalan mıydı? Hayatımda tek tutunduğum dalın beni üstünden atıp yere çakılmama sebep olması ve bunu sanki yapmamış gibi davranması kabul edilebilir bir şey değildi. O, gitmişti bense yerden kalkıp tek başıma sürünerek hayata devam etmeyi seçmiştim.

OD- Kelebeğin Dönüşü (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin