Bölüm-47 "Kelepçeyi Tak Pencereye Koş"

109 17 133
                                    

Umarım beğenirsiniz. Bizi okumaya devam ettiğiniz için teşekkürler. İyi ki varsınız:) Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

"Hayatın senin elindeyken onu korumak için yapacaklarının sınırı sadece
vicdanının kapısına kadardır."

Benliğim kendini bulmaya başladığından beri hep kendimden emin biri olma
yolunda ilerlemiş, her zaman kendim için bir yol bulup bulaştığım işlerden
kurtulmanın bir yolunu bulmuştum. Korkunun esiri olup kendimi kaybetmemiş
sıkıştığım köşelerden sıyrılarak bu günüme ulaşmıştım.

Her ne kadar geçmişimi unutmaya çalışsam da unutmadığım tek şey vardı o da
aldığım eğitimlerdi. Kendimi eğitmiştim. Çok çalışmış bu günüme ulaşmıştım
şimdi de o çok çalışmalarımın beni kurtaracağına inanıyordum.

Söylediği cümleyle tüm bedenimi etkisi altına alan adamın gözlerine bakarken
omurgamdan aşağı süzülen ter damlalarının her biri bedenimi uyanık tutacak
kadar yakıcıydı. Karşımda durmuş sanki bulduğu hazineye kullanabileceğini
sanan aptala bakarak odadan şifreyle birlikte nasıl çıkabileceğimi planlamaya
başlamıştım. Koridorda fazlaca koruma vardı ve ben tek başıma yara almadan
onları halledemezdim. Gerçekçi olmalıydım, fazla özgüven ardında bir ceset
bırakabilirdi.

Birkaç adım geri atıp camın önüne yaklaştım. Şu an Akın, beni görüyor olmalıydı.

Adam, yüzümdeki ifadesizliği korktuğuma varsaydı ve arsız bir şekilde
gülümseyip arkasındaki kapının yanındaki tuşa basarak perdelerin kapanmasını
sağladı. Perdenin otomatik bir şekilde kapanmaya başlamasıyla Akın'ın sesini
duydum.

"Lan perdeyi niye kapatıyor? Buradayım ben! Alisa, aç perdeyi bir şekilde."

Öfke dolu telaşlı sesiyle omuzlarımı dikleştirip yüzümdeki ifadesizliği ciddiyete
bıraktım. Bu adamı halledebilirdim.
Tamam, iri yarı Thanos'un kayıp kardeşi gibi olabilirdi ama sonuçta dövüşte
önemli olan güç değil teknikti...

"Beni tanıyorsun demek, o zaman neler yapabileceğimi de biliyorsundur.
İstediğimi ver ve yolumdan çekil ki yaşamaya devam et."
Duygusuz sesim odada soğuk bir esinti oluştururken adam bu soğuk esintiyi bir
tarafına takmadı ve benim sinir kat sayımı katlanarak artmaya devam etti. Ben
Hakan'ın beni takmayan ifadesine duygusuz bir şekilde bakarken o
bakışlarımdan etkilenmedi ve sinir bozan bir üstünlük göstergesi belirten sırıtışla
gerisindeki ahşap dolaba ilerledi. O sırada benim dediklerimi duyan ekipten aynı
anda sesler yükselmeye başladı.

"Hay amına koyayım nereden anladı piç?"

"Alisa, hemen çık oradan!"

"Kartı aldım adamları indirmeye başlayalım."

"Aç şu siktiğimin perdesini de geberteyim gavatı."

Aynı anda farklı şekilde konuşmalarıyla hepsinin sesi birbirine karıştı kulağımda
ve bu karışım yüzümü buruşturma isteğiyle doldurdu beni. Kulağım sızıyla
kaşınırken kendimi kasmaktan başka bir şey yapamadım çünkü elimi kulağıma
götüremezdim.

"Ne sandın, başka şehrin Yer Altı Lideri seni tanımayacak ve sende istediğin gibi
at mı koşturacaktın?" bakışları küçümser bir ifadeyle üzerimde gezindi. Hayal
kırıklığına uğramış gibiydi. "Bu kadar aptal olup bu kadar nasıl yükselebildin
sen?" açtığı çekmeceden çıkardığı kelepçeyi elinde sallayarak bana doğru bir
adım attı. İkimizde gözlerimizi birbirimizden ayırmıyor, tetikte bekliyorduk.

OD- Kelebeğin Dönüşü (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin