Bölüm-34 "Ayrılık Acıdan Daha Gerçek"

127 17 95
                                    

Selam kelebeklerimmmm yine biz yine biz:))) acı-tatlı bir bölümle size geldik. Lütfen oy verip yorum yaparak bize katılır mısınız? Sizi çokça çoookkkk seviyorummmm:)))


"İhtimaller bir umut verirken ruha, o ihtimalleri öldüren gerçekler gün sonunda elinde bıçak tutar." 


Gözlerim onun bedeninde dolaşırken akrep yelkovanın peşinde hızla koşuyordu. Acelesi vardı belliydi ama bu acelesinin benim için bir korkuya sebep olduğunun farkında değildi. Sevgi bir zehir olmuş insanlığı zehirken korku insanı intihara sürükleyecek kadar zihinlerimizi ele geçirmişti. Aslında bizden dolayı mı böyleydi bu hayat yoksa zaten hayat böyleydi de biz onu karıştırıyorduk diye düşünüyordum. Düşünceler sadece zihinlerde yaşarken anılar hatıralarla ruhta toprak belliyordu. 

Ve bizim gibilerin ruhunda çiçek değil sarmaşık büyüyordu. 

Sarmaşık damarlarıma sarılarak ruhumu kavrarken ben duyguların getirdiği yoğunlukla onun gözlerine bakıyordum. Ellerimdeki kanına bakmamaya çalışırken bedenim geçen zamana inat bir gram gevşememişti. Kendinde rahatlama hakkını görmüyordu. Her zamanki gibi, önce kendini cezalandırıyordu ve bu benim elimde olmadan oluyordu. 

Küçüklüğümden gelen bir gelenekti bu her zaman benim suçum olsun olmasın, suçu üstüme alır kendimden bunun acısını çıkartırdım çünkü acı çıkmazsa yara iyileşmezdi. 

Bakışlarım odaklandıkları yerde kendilerine iyi gelecek izler ararken yorgun kahveler çektiği acıya rağmen yine de bana benim ihtiyaç duyduklarımı vermek istercesine iyiyim dercesine baktı gözlerime. 

"Emin misin hastaneye gitmek istemediğinden?" diye sordum ve elimdeki pamukla yarasını temizlemeye çalışırken yüzümü sabit tutmaya özen gösterdim. Çatık kaşlarımın altındaki korkulu gözlerimi onun gözlerinden çekerken yaptığım işle kendimi içten içe tebrik etmiştim. Kurşunun sıyırmış olduğu yarasını dikmiş, yaranın etrafını temizleyerek bandajlamıştım. 

Bakışlarını gözlerimden ayırmadan kafasını yastığına bastırarak ensesini rahat bir pozisyona soktu. "Cidden gerek yok, sıyırdı sadece. Temizleyip sarsan yeterli, sonrasında dinlenirsem toparlarım." dedi bitkin sesiyle ve gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Yorgunluğunun üzerine ona verdiğim ağrı kesiciler uykusunu getirmiş olmalıydı. Bakışlarımı yarasına çevirerek elimdeki sargı beziyle temizlemeye devam etti. 

"Şimdi ben elimden geldiğince bakacağım ama yarın şehre döndüğümüzde saraydaki doktora göstereceksin yaranı. Anlaştık mı?" diye sordum itiraz kabul etmeyen bir sesle. Aras, gözlerini açmadan bıkkın bir nefes verdi. 

"Tamam, anne. Tamam Soylum." 

Dudaklarım iki yana kıvrılırken biraz olsun iyi hissediyordum onunla konuştuğum için. "Sexsi bir anne ve Havalı bir Soylu değil mi?" 

Kendimi övmemle onun da üs dudağı yukarı kıvrıldı. Tek gözünü açarak bana aşağıdan bir bakış atıp tekrardan göz kapağını tenine mühürledi. "Git o sexsiliğini içerdeki Yüzbaşıya göster." dedi. 

"Yüzbaşı mı?" 

Başını yavaşça evet anlamında salladı. "Evet, operasyonda aynı Steve, gibiydi. Garson kızdan numarası karşılığında Adnan'ın eski bardağını alarak parmak izini aldı. Bir de ikisi de acayip uyuz ve gıcık." 

Bakışlarım yarasındayken zihnim birkaç saat öncesine kaydı. Ben düşünememiştim ama o sanki bunu biliyor gibi düşünmüştü. Bazen onu hafife alıyordum. 

"Bir işe yaradı işte, hem kızla konuşmaktan keyif de almıştır." diye mırıldandım umursamaz bir sesle.

"Yav adam elinde olsa beni ters döndürüp halveti muaşeret dersi verecek sana bebeğim diyorum diye, hangi kızdan bahsediyordun? Çabuk yanımdan uzaklaş senin deli saçması teorilerinle uğraşamam. Kocanın yanına git, yaralıyım ben!" 

OD- Kelebeğin Dönüşü (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin