Bölüm-19 "Kelimelerin Gücü"

231 28 69
                                    

Selam kelebeklerim:)) Yine biz geldik.... umarım bölümü beğenirsiniz. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın:))) çokçaaa seviliyorsunuz <3


"Zekanın savaştığı yerde kan dökülmüyorsa o savaş değil mücadeledir."


"Sonunda sizinle normal bir şekilde karşılaşabildik Soylu." kibir kokan sesiyle özdeş ifadesi ona yakışır bir şekilde gıcık ediciydi. Yüzünde belirmiş arsız gülümseme insanı sınayacak kadar soğuktu. Onun yüzünün aksine benim yüzümde karşımdakini ciddiye almadığımı belli eden bir gülümseme vardı.

"Basit bir yönetici olarak Soylunla nasıl konuşman gerektiğini biliyor olmalısın." dedim. Söylediklerim hoşuna gitmişti ki yüzünde gerçek bir tebessüm oluştu, bunu gözlerindeki bakıştan anlamıştım.

Gözleri gözlerimi hapsine aldığında bir elini serseri tavırla kumaş pantolonun cebine yerleştirdi. "Basit bir yönetici olmadığımı ikimizde biliyoruz. İkimizin arasında özel bir bağ var, beraber geçirdiğimiz anları unutmuş olamazsın." diyerek aramızdaki mesafeyi biraz daha azalttı ve kıstığı sesiyle ekledi. "Üstünde hala izlerim var. Hem de seninle mezara gidecek kadar kalıcı."

İmasının getirdiği sinir bedenimi sardığında yüzümdeki gülümseme donuklaştı. "O anların hepsinin bir geri iadesi olacak, merak etme. Durmam için yalvaracaksın." dedim sert bir tonla ve aynı anda da onu iterek kendimden uzaklaştırdım. Birinin bizi böyle görmesi hoş karşılanmazdı. Gerçi bahçede kimse yoktu şu an, herkes içerideydi ama yine de tedbiri elden bırakmamak gerekliydi.

Ben etrafa bakarken karşımdakinin sesli gülüşüyle kaşlarımı çatarak başımı ona çevirdim. Diğer kızlar için yakışıklı sayılabilecek yüzünde oluşan gülümsemenin sebebini düşünürken derin bir nefes aldım. Bu ruh hastası benim dediğimi ciddiye almamış mıydı? Gülüşünden geriye sadece tebessümü kaldığında yüzüne çekici bir bakış yerleştirerek bana baktı. Çenesini hafifçe dikleştirmiş, gözlerini kısmıştı.

"Yalvartacak sensen ben her türlü varım Soylum." hoşlanmadığım bakışına ek olarak karizmatik çıkmasına özen gösterdiği sesiyle gözlerimi devirdim. Tavırları sinirimi bozmaya başlamıştı. Köşeye sıkışmış durumda olmasam çoktan cezasını verirdim de veremiyordum işte. Bu gerçekten berbat bir durummuş, yapmak istediğin şeyi yapabilecekken yapamamak...

Sakin tavrımın zeminin oluşturan sinirli bakışlarımla "Ne istiyorsun, açıkça söyle." diye tısladım. Bu konuşmanın amacı neydi, bunu öğrenip onunla olan şu saçma muhabbetti kesmek istiyordum. Sorumla gülümsemesi yavaşça beyaz teninden uzaklaştı. Ciddiyet maskesini yerleştirerek yavaşça etrafa bakındı ve en sonunda gözlerini topraklarıma sabitledi.

Derin bakışıyla anlayamadığım kelimeyi söyledi. "Seni."

Kelime hazinemi karıştırırken sen kelimesinin ben anlamına geldiğini fark ederek şaşkınca yüzüne baktım. "Ne?" bunu beklemiyordum. Bunu gerçekten düşünmemiştim. Ben dosyayı istemesini beklemiştim. Şaşkın bir edayla konuşmam hoşuna gitmişti ki üst dudağı yukarı kıvrıldı.

"Dediğim gibi seni istiyorum."

Tamam... sakinlik buraya kadardı. Kendim olma zamanı çoktan gelmişti. Öfkeyle ona doğru bir adım attım ve çenemi kaldırarak ona sert bir bakış attım. "Ne saçmalıyorsun bilmiyorum ama karşında kimin olduğunun farkında değilsin sanırım. Karşında bulunduğun şehrin soylusu var, hatırlatayım ki canın yanmasın... şimdilik." dedim. O ise bana cevap vermeden önce benden uzaklaşarak cebinden sigarasını çıkardı ve ormanlık tarafa doğru yürümeye başladı.

Ben konuşurken arkasını dönüp bana cevap verme tenezzülünde bulunmamasından dolayı sinirle güldüm. Bu gülüş normal bir gülüş değildi. Fırtınanın habercisi gülüştü. Bu şahıs cidden kimdi de ben konuşurken böyle rahat davranabiliyordu benim karşımda? Yaptığı hareket bardağı taşıran son damla oldu. Yüzümdeki gülümseme bir anda yok olarak yerini öfkeye bıraktı.

OD- Kelebeğin Dönüşü (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin