Bölüm-42 "Sakla Sırrı Gelir Zamanı"

112 20 62
                                    

Umarım bölümü beğenirsiniz. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum :)




"Yapılan seçimlerin sürüklediği hayat seni yüceltir de sürükler de..." 


ARAS AKTAY'DAN...

Yalanların tohum olduğu bağlarda ip her zaman kopardı. Belki bugün belki seneler sonra ama kopacağı gün vardır çünkü yalanların tohumu temelinde gerçekliği saklardı ve gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardı. 

Bir yalan bizi birbirimize bağlamış, başka bir yalanın kökündeki gerçek bıçak olup bağımızı kesmişti. 

Ben Aras Aktay, aldığım askeri eğitim ve ajanlık eğitiminin etkisiz kaldığı nadir birkaç anımdan birindeydim ve ne yapacağımı bilemiyordum. 

Düşen insanları kaldırıp hiçbir zaman düşmemeye yemin eden güçlü kadının bir adamın yaptığıyla yere çakılıp karşımda savunmasız küçük bir çocuğuna dönüşmesi, bir kez daha bana öğretti ki bu hayatta kimseyi kendimizi tüketecek kadar sevmemeliydik. 

Ben sevmiştim, tükenmiştim. Kara Dul'um sevmişti, tükenmişti. Bizim kaderimiz aynıydı. 

Kalbim Elif'in gidişiyle sonuma kadar kapanmıştı ama varlığım kollarımdaki kadının varlığıyla kaderimdeki sona kadar sürecekti çünkü o elimde olan tek şeydi. Onun için yapabileceklerimin bir sınırı yoktu ve bu onun için tehlikeliydi... 

İğnenin etkisiyle gevşeyen bedeninin kucağımdaki varlığıyla zihnimdeki düşünceleri pençinlerken yıktığı odadan çıktım. Kendimden biliyordum ki anılar varlıklarını korudukları yerde hançer görevi görmekten çekinmiyorlardı. 

O yüzden odama doğru ilerliyordum ki omzuma başını yaslamasıyla dudaklarından dökülen mırıldanmanın tüm bedenimi kastığını hissettim. Onun içindeki acının sızısı benim ruhumu da sızlattı. Hayranlık duyduğum Alisa Havas'ı bu kadar yıkılmış görmek beni de yıkmıştı. 

Güçlülerin yıkılması güçsüzlerin yıkılmasından daha acı doluydu. 

Odamın önüne gelmemle arkamdan gelen Seda, geçmem için kapıyı açtı. Bakışlarım ona kısa bir an değdiğinde yüzündeki çekilmiş kanla Alisa'ya tedirginlikle baktığını gördüm. 

Onu gerçekten kardeşi gibi görüyordu. Yaramaz küçük kız kardeş gibi... 

Açılan kapıyla adımlarım direkt yatağı buldu ve Alisa'yı sarsmayacak şekilde yavaşça yatağıma yatırdım. Doğrulurken hızla gözlerimi üzerinde gezdirdim, tişörtündeki hafif kanlar dikişinin patladığını belli ediyor, elinden yere damlayan kan damlaları yarasının sadece içinde değil bedeninde de olduğunu gösteriyordu.

Derin bir nefes alarak boynumu iki yana yatırıp kemiklerimi çıtlattım. Kasılan bedenim gördüklerimden sonra daha da kasılmıştı. Uzun zamandır bu kadar derin bir kriz yaşamamıştık. Bunu doktoruyla konuşmam gerekecekti. Sıkıntılı bir nefes verirken başımı Seda'ya çevirdim. 

"Sarayın doktorunu çağır da baksın yaralarına." konuşmamla Seda, üstündeki şaşkınlığı atıp telefonunu çıkararak doktoru çağırdı. Kafamı çevirip odadan içeri girmeyip eşikte durmuş düşünceli şekilde Alisa'ya bakan Akın'ı izledim. Yağız'ın kim olduğunu bilmiyordu, ondan yediği darbe üzerine bir de Alisa'yı böyle görmek onu daha da üzmüş olmalıydı. Sıkıntıyla nefes alırken gözlerimi yatağa çevirdim. "Bendeki iğnesi diğerlerine göre daha etkili. Bu gece uyur, sabaha ancak uyanır." dedim ve tekrar Akın'a dönerek bir umut söylendim. "Akın, Yağız'la konuşsan iyi olur. Siz daha yakınsınız." 

OD- Kelebeğin Dönüşü (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin