Bölüm-23 "Ölümün Soğuk Çukuru"

221 28 101
                                    

Merhaba kelebeklerim:))) duygu yüklü bir bölüm oldu ama bundan sonraki bölümlerde aksiyona geçiş yapıyoruz. Umarım keyifle okursunuz:)))) Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın çokça seviliyorsunuzzz





"Kaybettiğin ruhlar zihninden silinene kadar değil, kalbinde sönene kadar yaşar."


Bir boşluğun içindeydim. Hissizlik tüm ihtişamıyla varlığımı sınırlarının içine almış beni benden uzaklaştırmıştı. Şu an sanki yaşamıyormuşum da bir kenara çekilmiş yaşayanları izliyormuşum gibi hissediyordum. Ben mi boşluğun içindeydim yoksa boşluk mu benim içimdeydi çözemiyordum. Kaybolmuştum ve kimse beni bulamamıştı. Dünya dönüyordu izliyordum, insanlar yaşıyordu biliyordum çünkü yanımdan geçen insanların bana tuhaf tuhaf bakan bakışlarını görüyordum. Bana neden tuhaf bakıyorlardı? Biliyorlar mıydı başıma gelenleri, yaptıklarımı, sebep olduklarımı? 

Beynim durmuştu. Düşünemiyordum, hissetmiyordum. Sadece vardım. 

Peki niye buradaydım? Ne zamandır bu acı içinde kıvranıyordum? 

Ne kadar olmuştu Esin, bedenini terk edeli? 

Bilmiyordum. Hiçbirinin cevabını bilmiyordum. Kim olduğumu bile bilmiyordum. Alisa mıydım? Alisa Havas mıydım yoksa Soylu Alisa Havas mıydım? Ya da diğer sayamadığım kimliklerim... ben ben miydim? Esin, neredeydi? 

Beyaz ışıklar vardı. Tavandaki büyük floresan lambalar beyaz mermer taşlara yansıyarak koridoru aydınlatırken karşımdaki kapı arada sırada açılıp kapanıyordu. Kapının karşısında, duvara sırtımı yaslamış şekilde mermerin üstünde otururken kapı her açılıp kapandığın kapıdan çıkacak kişinin sarı civciv olmasını bekliyordum ve sadece beklemekle kalıyordum... 

Gözlerim büyük çift taraflı kapının üzerindeki yazıya odaklanmıştı. 

Morg. Ölen insanların getirildiği oda. Gözlerim yazıya bakarken neler olduğunu düşünüyordum. 

Bize ne olmuştu? 

Silah seslerini hatırlıyorum, hayır hatırlamıyorum duyuyorum. Kulağımdan zihnime yayılıyorlar. Esin'in düşen bedeni canlanıyor önümdeki kapıda, bedeni sertçe yere çarpıyor, ben belimdeki silahı çıkartmış ağaçların arasından bize ateş edenleri vurmak için ateş ettim ama kimseyi vuramadım çünkü kaçtılar. Esin'in kıyafetine kan yağdı, zaman benim için durdu. Telefonumu çıkartım acil durum tuşuna bastım, diz çöküp Esin'in kanını durdurmak için elimle yarasını kapatmaya çalıştım. Sonra ne oldu? 

Ambulans ne zaman geldi, biz ne kadar süre o yol üzerinde kaldık? Hiçbirini hatırlamıyordum. Hatta buraya nasıl geldiğimi bile bilmiyordum. 

Bize ne olmuştu? 

Ben cevabını bulamadığım soruları hatırlayamadığım anlarla örtmeye çalışırken biri yanıma geldi. Gelen kişinin bana seslenmesiyle kafamı yukarı doğru kaldırıp ona baktım. Gözlerim, gözlerine tırmandığında gözümden bir damla yaş yavaşça göz pınarımdan süzülerek tenimde kayboldu. Bir dizini yere koyarak önümde diz çöktü ve iki eliyle yüzümü avuçlarının içine aldı. Hiçbir şey yapmadım. 

"İyi misin?" acı kokan sesinden dökülen cümlenin mideme sert bir tekme attığını hissederken ifadesizce yüzüne bakmaya devam ettim. Benim yüzümde herhangi bir duygu emaresi yokken onun yüzünde bir sürü duygu vardı. Merak, telaş, sevgi, merhamet... 

"İyiyim ama o iyi değil galiba." uzun zamandır konuşmadığım için kelimeler dökülürken dudaklarımdan boğazımda acı bir tat hissettim. Gözlerim morgun kapısındayken onun iyi olmadığını biliyordum.

OD- Kelebeğin Dönüşü (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin