Bölüm 14 "Geçmişteki Masum Anı"

236 27 62
                                    

Umarım bölümü beğenirsiniz. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın kelebeklerim :))))



"İlklerimin toplandığı senden geriye kalan sadece bizim sonumuz."


Seda'nın anlatımıyla...

Artık sabahları daha anlamlıydı benim için. Sabahların gözümde yükselişinin sebebi oğlumla daha fazla vakit geçirdiğim an olmasıydı. Küçük bebeğimin yemeğini yedirip yatağımın üstünde yatırmamla yanında hafifçe uzandım. Eline verdiğim peluş oyuncakla oynarken küçük yüzündeki tepkileri gülümseyerek izliyordum. Annelik sandığımdan da büyük ve anlamlandıramayacağım kadar derin bir duyguydu, bu duyguyu bana yaşatan varlığı sevgimle nazlatırken yüzündeki gülümseme benim için günün aydığının habercisiydi. Daha dün gibi gelirken doğumu, şimdi ne kadar da büyüdü diye düşünüyordum. Elindeki oyuncağı heyecanla sallarken kahverengi gözleriyle ve yüzünün girdiği tüm şekillerle aynı babasına benziyordu. Babası kılıklı sadece tip olarak benzemek yerine huylarını da ondan almıştı. Çok huysuzdu ama bir o kadar da tatlıydı, babası gibi.

"Hadi annecim, sen benim oğlumsun. Üç aylıkken bile konuşabilirsin. Söyle bakayım an-ne. An-ne." onunla konuşup onu nazlatırken odanın kapısının açılmasıyla gözlerim bana yaşamı vaat eden adama çevrildi. Gözleri bizi bulduğunda yüzündeki gülümsemeyle kalbimi hızlandırdığından haberi bile yoktu...

"Ne yapıyormuş benim bebeklerim?" gözlerini bizden çekmeden kapıyı kapatıp bize doğru yaklaştı. Yatağın yanında durup başımın üstüne içimi ısıtan bir öpücük bıraktı ve oğlumuzu kucağına aldı. "Naber ufaklık? Özledin mi babanı?" sevecen sesiyle sorduğu soruyu sanki anlamış gibi babasının yüzünü seven oğluma gülümsedim ve gözlerimi Akın'ın terli üstünde gezdirdim, yüzümü buruşturarak "Terli terli alma çocuğu kucağına." diye söylenmeden edemedim. Gerçi benim söylenmem küçük oğlumun pek de umurunda olmadı, bana göstermediği sevgi gösterisini gülerek babasına sergiliyordu. Hani erkek çocukları anneye düşkün olurdu?

"Anne kızdı oğlum. Hemen duş alıp geliyorum." dedi ve bana kısa bir bakış atıp Mert'in kulağına doğru fısıldadı. "Tabi sen annenin kızgın halini hiç görmedin o yüzden sakın bana korkak deme." ciddi bir tavırla isyan etmesiyle istemsizce kıkırdadım. Akın, Mert'i yatağa bırakıp bana göz kırparak banyoya doğru ilerlemişti ki yatağın üstündeki oyuncağı oğluma doğru sallarken "Kimse var mıydı?" diye sordum. Sorumla banyonun kapısının önünde durup bana döndü. Giydiği siyah tişörtü çıkartıp elinde top haline getirirken düşünceli bir tavırla yüzünü astı.

"Bende sana onu diyecektim. Alisa, vardı salonda ama tuhaftı... bir buçuk saate yakın hiç durmadan kum torbasıyla dövüştü ama buna dövüş denmez bildiğin kum torbasının anasını ağlattı. Öyle kaptırmıştı kendini ki seslendiğimi bile duymadı. Yanına giderek durdurdum onu." sorgularcasına konuşmasıyla kaşlarım çatıldı. Alisa, hepimiz için şu an çözülmesi gereken bir düğümdü. İçimde ona karşı fazla sevgi vardı evet ama bu sevgiden bağımsız olarak da ondaki değişikliğin getirdiği bir uzaklık da vardı. Kardeşim olarak gördüğüm kızın bizden sakladığı büyük bir sıkıntısı vardı ve bunu paylaşmadığı sürece bu uzaklık bizi tüketecekti.

"Onda bir şey var Akın. Normal değil, çok değişmiş. Hem bilmiyorum Alisa... benim arkadaşım olan kızdan çok farklı." aslında ona çok öfkeliydim fakat öfkeyi bir kenara bırakıp mantıkla baktığımızda hiçbir şey normal gelmiyordu. Ortada bir sorun vardı ve biz bunu bilmiyoruz gibi hissediyordum. "Elinde sonun öğreniriz bebeğim. Bende farkındayım bir sıkıntısı olduğunu ama o bize gelmeden ona yardım edemeyiz. Bizden yardım istemek varken, derdini anlatmak varken çekip gitti. O yüzden onun için yapabilecek bir şeyim yok şu anda, evet ne zaman ihtiyacı olsa yanında olurum ama onu kolay kolay affedemem. Biz aileyiz..." üzüntüsüyle karıştırdığı kırıklığını bana döktüğünde dudaklarımla beraber kalbimin de burkulduğunu hissettim. Benim kadar o da üzülmüştü cadının gitmesine. Belli etmese de Alisa'yı kardeşi gibi görüyordu. Biz burada bir aile olmuştuk ve her şeyimizi paylaşırdık ta ki o güne kadar... onun bize bile anlatamayacağı kadar büyük ne gibi bir derdi olabilirdi ki?

OD- Kelebeğin Dönüşü (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin