Eylül elindeki içki şişesine bakarken gülümsedi. Hazan'ı odasına çağırmıştı kafa dağıtmak için. Ve bunun en iyi yolu içki ile olurdu diye düşünerek Kenan'ın içki odasına gizlice girmiş ve bir tane şarabı çalmıştı.
Geceleğinin sabahlığını üzerine geçirip eline şarabı aldı ve odasına girmekte olan Hazan'a sevinçli bir şekilde kocaman gülümseyerek ilerledi.Hazan şaşkın gözlerle kendisine bakarken Eylül omuz silkti ve şarabın tıpasını çıkardı.
"Kenan gözü gibi bakıyor bunlara...ama onlar eğlence yerine gidip kafa dağıtıyorlarsa bizim de bu şekilde eğlenmemize bir şey diyemez." Eylül lafını bitirip yan masadan bardak aldı.
"Clube gittilerse geç gelirler. Sonuçta Yaman ve Cihan gibi bağımsız erkekler varsa Kenan gibi başı bağlı insanlar o tarz insanlara bakmak zorunda. İllaki sevgilisi olacak ama insan biraz toparlanmaya çalışır. " Dedikten sonra dudaklarını büzdü Hazan. Ağlamak istemiyordu. Eylül'ün bir şeyleri anlamasını istemiyordu. Ama Eylül çoktan bir şeylerin farkına varmıştı bile.
"Madem onlar sabaha kadar eğleniyor biz niye eğlenmiyoruz?" Dedikten sonra omuz silkti Eylül.
Kenan'ın eve geç gelicek olduğunu bilmek moralini bozmasına neden olurken bu duruma kalbi sıkıştı. Başka bir kadına gider miydi? Eğer Şule'yi çok seviyorsa bunu yapmazdı. Yapamazdı.Hazan ise birdenbire durgunlaşan kadının elinden bardağı aldığı gibi kafasına dikti.
Her iki genç kadında bir güzel şişenin dibini keyifle getirirken mutlu gibi görünmeye çalıştılar ama değillerdi. Hazan'ın aklımda Yaman , Eylül'ün aklında Kenan vardı._
Kenan önündeki içki dolu bardağa hiçbir şekilde dokunmamış sadece arasıra arkadaşlarının sorularını cevaplamış ve dans eden topluluğu izlemişti. Keyfi yoktu.
Şuan bile dans eden insanları boş gözlerle izliyordu. Cihan kadının biriyle flört etmeye devam ederken Yaman sıkıntıyla nefesini dışarı verdi."Peki Şule'yi ne yapacaksın? O büyük aşk bitti mi?" Dedi Yaman ve içkisini tek hamlede içti.
Sahi kaçıncı bardaktı bu?"Kafam karışık Yaman. Bilmiyorum..." Kenan gerçekten de ne yapacağını bilmiyordu. Ne hissedeceğini bilmiyordu. Hiçbir şeye anlam veremiyordu.
Cihan elindeki kağıtla masaya doğru gelirken Kenan bakışlarını yere sabitledi.
"Kadının numarasını aldım." Diyen Cihan gülerek yerine oturdu ve telefonunu çıkarıp numarayı kaydetti.
Daha sonra ise Yaman'ın merakla sorduğu soru Cihan'ın da dikkatini çekti."Neden boşanmıyorsun?" Yaman arkadaşının hareketlerini inceledi. Bir nevi test ediyordu.
Kenan alayla sırıttı ve ela gözleri aklına getirdi. Dudakları dudaklarında hissetti ve kasılan vücudu kendisine acı çektirdi.
"Babam karşı bu duruma." Yalandı. Babasını ikna ederdi boşanmak için ama istemiyordu. Neden peki? Bağlanmıştı belki de kadına.
"Tek neden bu mu?" Bu kez soru soran Cihan olmuştu.
Kenan önündeki dolu bardağı eline aldı ve hızlıca ağzına götürüp bir güzel içerken acıyan boğazına aldırış etmeden tekrardan doldurdu ve yine aynı şekilde içti.
Boğazı değil canı yanıyordu. Karısının gözleri her aklına geldiğinde canı yanıyordu. İmkanı yoktu boşanmanın. Bu kadar çok alışmışken ona...şimdi onun olmaması Kenan'ın tüm dengesini altüst ederdi."Şule benim tek aşkımdı. O benim için hep ilkti. Sevgiden de başka bir şeydi. Ama ben ihanet ettim. Eylül'den çok etkilendim ama bunu kabul edemedim. Eylül'e hep kötü davrandım laf soktum hatta aşağılayıcı cümleler kurdum. Şuan benden nefret ediyor...bunu anlayabiliyorum her gözlerine bakınca. Yüzümde yok af dilemeye. Ben ihanet ettiğimi sanarken oysaki ihanete ben uğramışım. Şule beni aldatmış ve ben daha ne yapabilirim? Sadece Şule ile aklımda güzel bir konuşma yapmak var. Bu geri dönüş gibi değil...sadece iki medeni insan gibi konuşmak istiyorum. Eylül çok narin... kırılgan ama çok güçlü. Tüm laflarıma rağmen benim karşımda kafası dik bir şekilde durdu. Bir bilsem niye evlendiğini benim gibi bir adamla..." Kenan bardağındaki içkisini tazelerken gülümsedi. Eylül sır küpü gibi hayatına girmişti ve Kenan merakından kuduruyordu.
Yaman ve Cihan arkadaşının haline üzülmekten başka bir şey yapamadılar. Kenan araftaydı.
"Belki de sana aşık hatta bu yüzden sana katlanıyor olabilir." Yaman dudak büzüp omuz silkerken Cihan'a ardından da Kenan'a baktı. Haklı olabilirdi.
"Sanmıyorum. Sadece ailemin hatırı için o evde duruyor. " Bu gerçeği bilmek Kenan'ın canını daha çok yaktı. Kadının kendisini sevmesini mi istiyordu?
"Bence bu kadar eğlence yeter eve geçelim." Cihan kot ceketini üzerine atıp ayağa kalktıktan sonra Kenan'ın kalkmasına yardım etti. Mekandan çıkıp arabaya bindikleri an Kenan merakla kendisine baktı.
"Sen botanik bahçemi gördün mü?" Diye soran Kenan'ın yüzüne aval aval bakarken kaşlarını çattı.
"Senin botanik bahçen mi var?"
Kenan , Cihan'ın lafı ile Eylül'ün yalan söylediğine artık emindi. Oysaki Cihan'ın söylediğini dile getirmişti ama Kenan'ın da tahmin ettiği gibi arkadaşının bu bahçeden haberi dahi yoktu.
"Küçük bir tane var...iş amaçlı." Dedikten sonra arabaya bindi Kenan. Aklında ise bir çok soru vardı.
_
Yorgun ve bitkin bir şekilde odasına girerken kısa bir sürede yaşadığı olaylara şaşırıyordu. Kenan hiçbir zaman bukadar çaresiz hissetmediğinin farkındaydı. Güçlü duracak hali kalmamıştı. Kendini doğru düzgünce işine bile veremiyordu. Şirkete gidesi hatta bir şey yapası bile gelmiyordu içinden.
Üstündekileri çıkarıp duşa girdi ve kısa bir sürenin ardından geri çıktı. Gri bir atlet ve siyah pijama takımını giyip saçlarını havlu ile kuruttu. Uyumak ve uyanmamak istiyordu.
Banyodan çıkıp odasına girdi ve evin bahçesine bakan camının önüne koyduğu deri tekli koltuğa geçip oturdu. Gökyüzü tüm güzelliği ile karşısında dururken derin bir nefes çekti içine.
Ancak kapının açılıp da içeriye süzülen bedeni görmesi ile nefesini tuttu. Eylül giydiği siyah geceliğin sabahlığını üzerine geçirmiş ancak önündeki kuşağı bağlamamıştı. Hızlı bir şekilde ayağa kalkınca elindeki şişeyi hızlıca göğsüne götüren ve küçük bir çığlık atan kadına gülerek baktı. Kadını baya bir korkutmuştu.