Bilmem kaçıncı kez baştan yazdığım karakterlerime veda zamanı gelmiş. Bu durum üzücü ama artık bitirmek gerekiyordu. Yazmayı severim ama açıkçası çok tıkandım bu kitapta çünkü gereğinden fazla uzattımda uzattım. Gerek siz bırakmak istemediniz gerek benim aklıma değişik kurgu geldi... bu sayede 65bölümdür ki parça parça böldüğümüz oldu kısacası 70 bölümdür yanımda olan her okuyucuma ve yorum yapıp fikir belirten herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. wattpada şu an veda etmeyi düşünmüyorum ve üzerinde çalıştığım bir hikayenin olduğunu hatırlatmak isterim. Okumak isteyeniz olursa buyrun gelsin.
Zehr-i Aşk ailesi sağlıcakla kalın...son kez iyi okumalar :)
Elindeki kanı üzerine sürmemek için elinden geleni yapıyordu ama daha fazla görmek istemiyordu. Hastanenin koridorunu geldiğinden beri volta atıyor her attığı adımda yalvarıyordu. Ne karısına ne de bebeğine bir şey olmaması için yalvarıyordu. Göz yaşlarını elinin tersiyle sildikten sonra derin nefes almaya çalıştı ama imkansız gibi geliyordu. Kalbi fazla sıkışıyordu. Kafasını kaldırıp kendisine korkulu gözlerle bakan arkadaşlarına kısa bakış atıp oturan annesine ve üzerini değişen Hazan'a baktı. Takındığı hal hareketler yüzünden insanları da korkutuyordu. İçini ferah tutmalıydı çünkü bu halinin ne karısına ne de bebeğine bir yararı vardı. Volta atmayı bırakıp ellerini silmek için bir şey aradı. Boş koridorda hiçbir şey yoktu elini silmek için. Lavaboya gitmeyi düşündüğü sırada Cihan'ın uzattığı mendili gördü. Ellerini silerken gözlerinin buğulanmasından hoşlanmıyordu. Kanı her gördüğünde içi bir tuhaf oluyordu. Neden kimse bir şey demiyordu? Karısı ve bebeği iyi miydi?
"Biraz dinlenir misin?" Hazan ayağa kalkıp Kenan'a doğru ilerlerken haline acıyordu. Perişan olmuştu ağabeyi. Kenan'ı böyle görmeyeli uzun zaman olmuştu ve adamın güçsüzlüğü moralini bozuyordu.
"İkisi iyi durumda neden kendini böyle yapıyorsun?" Hazan kendisine bakmayan Kenan'ın yüzünü avuçladı. Ancak Kenan kafasını olumsuzca sallayıp kaçmayı tercih etti."Kanaması vardı. Doğuma girerken kendinde bile değildi." Kenan'ın itiraz dolu sesi koridorda gezindi. Güzel bir haber duymak istiyordu ama kimse o güzel haberi vermiyordu.
"Onlara hiçbir şey olmayacak Kenan." Hazan bu kez Kenan'ın kaçmasına izin vermedi ve sarıldı. Belki de ilk kez ağabeyi sarılmaya muhtaçtı. Her seferinde kendisini koruyup kollayan Kenan olmuşken şimdi Hazan, Kenan'a büyüklük ediyor koruyup kolluyordu. Çünkü Kenan'ın bu desteğe ihtiyacı vardı. Hazan bunu çok iyi biliyordu.
"Sana gidip kahve alalım biz." Hazan geri çekilip Kenan'ın dolan gözlerine baktı ve tebessüm etti. Daha sonra Yusuf'un elinden tutarak hastanenin kafeteryasına doğru ilerledi.
Kenan, Hazan'ın ardından annesinin yanına otururken Ebru hanım oğluna göğsünü açtı ve sarmaladı. Anne kucağına ihtiyacı vardı çünkü bu adamın.
"Kenan bey."
Kenan doktorun sesini duyunca aniden fırladı ve yanındaki diğer herkes gibi doktora merakla baktı.
"Tebrikler efendim bir kızınız oldu." Doktor tebessüm ederken Kenan burukça gülümsedi. Eylül'e benzeyen bir kızı olmuştu yani. Annesinin sevinerek kolundan tutması ile sarsılan bedeniyle kaşlarını çattı. Peki karısı?
"Teşekkür ederim... karım...Eylül nasıl?" Kenan merakla soruyordu ama aslında kulaklarını tıkayası vardı çünkü kötü bir şey duymak istemiyordu. Duyacaklarına da hazır değildi.
"Karınız şu an dinleniyor bir kaç dakika sonra görebilirsiniz." Doktor başka bir şey demeden giderken Kenan elleriyle yüzünü kapattı ve mutluluktan gülmeye başladı. Kafayı yiyecekti biraz daha geç haber alsaydı. Karısı ve bebeği iyiydi. Başka bir şey istemiyordu. Annesiyle babasına sarılırken derin bir nefes aldı ama bu nefes sıkıntıdan değil , rahatlamadandı.