Kenan anlamsız gözlerle ekrana bakmaya devam ederken kolunu tutan karısının yüzüne bakamıyordu. Ekran gözlerini alamıyordu çünkü.
Bir kaç saniye sonra kendisini sarsan olay evin içinden gelen Hazan'nın ve babasının sesiydi. Babasının sesi gayet gür şekilde çıkarken Eylül'ün korku ile nefes alışını duymuştu.
Kafasını çevirerek karısının kocaman açılmış olan ela gözlerine baktı. Eylül korkuyordu çünkü Hazan'a bir şey olmasını istemiyordu. Selçuk beyin hatta Kenan'ın çok tepki göstereceğini biliyordu. Hazan'ı çok iyi anlıyordu ve bu durumda kızacak bir şey bulamıyordu.
Sesin gelmesi ile birlikte kafasını kapıya doğru çevirmiş gelen sesleri , kelimeleri anlamaya çalışıyordu. Hazan'ın aynı şekilde yükselen ses tonu konuşmanın iyiye gittiğini göstermiyordu. Önüne geçen heybetli beden ile ayakları istem dışı ilerledi Kenan'ın arkasından. Ancak Kenan'ın kızgın olduğunu çok iyi biliyordu. Bundan kaynaklı gitmekte olan adamı kolundan yakalayıp durmasını sağladı. Kenan öfkeli bakışlarla kendisine dönerken Hazan'ın sesi daha çok çıkmaya başlamıştı."Sakın kötü bir şey söyleme kardeşine. Önce onu dinle sonra yargılarsın. Sinirliyken ne söylediğinin farkında olmuyorsun Kenan ve kardeşini kaybedebilirsin." Eylül sıktığı kolu yavaşça bırakırken kendisine hala öfke ile bakan adama yalvarırcasına baktı. Ancak Kenan umursamayarak merdivenlere doğru ilerledi. Basamakları hızlıca inerken aynı hızda ama daha dikkatlice gelen Eylül'ü fark etmemişti bile.
Salona adımını attığı an babasının korkutucu yüz ifadesi ile karşılaşınca duraksamadı ta ki Hazan'ın üzgünce iç çekişine kadar. Babasının ve annesinin bakışları kendisine doğru kayınca arkasına dönen Hazan'ın kırgın bakışlarına şahit oldu.
"Ailemizi nasıl böyle küçük düşürürsün!" Selçuk beyin yüksek ses tonu salonda yankılanırken Hazan bakışlarını Kenan'dan çekemedi. Bakmaya gücü yoktu ama yardım istiyordu.
Ağabeyinden umutsuzca yardım bekliyordu.
Adnan pasif kalırdı babasının yanında. Tek boy ölçüşenin Kenan olduğunu çok iyi biliyordu. Kolunu tutup kendisini sarsan elin varlığı ile bakışlarını çekti ve kendisine tiksinircesine bakan babasına baktı. Daha sonra annesine kaydı bakışları. Ebru hanım çaresizce ağlarken annesinin haline gülümsedi. Ne yapmıştı bu kadar? Ne içindi bu kadar öfke ve kızgınlık?