42.Bölüm

15.3K 651 16
                                    

Bölüm düşündüğümden daha geç bitti. Bir kaç gündür biraz biraz yazıp kaydediyorum ama geri girdiğimde silinmiş oluyordu.
Şimdi baştan sona yazdım ve yazım yanlışları varsa kusura bakmayın doğru düzgün kontrol etmeden yayımlıyorum. İyi geceler herkese...

İYİ OKUMALAR :)


Ellerindeki kanın koyuluğunda yok olmak istedi.
Silemiyordu kanı ,sevdiğinin kanıydı ve kendisinin suçuydu. Gerçeklerle yüzleşmesini sağlayan ellerindeki kandı. Daha çok önlem almalıydı daha çok korumalıydı karısını ve bebeğini. Zeki davranmamıştı , düzgün düşünmemişti. Hayatında en değer verdiklerine bir şey olursa ne olacaktı? Ne yapacaktı , yaşamasının anlamı olmazdı ki!
Gözlerindeki yaşları silmek istedi ama ellerindeki kanı tekrardan fark edince havaya kaldırdığı ellerini geri indirdi ve hastanenin koridorunda durdu. Kimse bir şey söylemiyordu , kimse ağzını açıp bir şey demiyordu. Her geldiğinde koridordan koridora koşturan hemşireler , doktorlar neredeydi?
Peki Kenan boş bir şekilde karşısındaki duvara baktığının farkında mıydı? Perişan bir halde olduğunu biliyor muydu? Kulakları çınlıyordu ama gürültüden değildi. Duyguları birbirine girmişken aralarından en çok korkuyu hissediyordu. Kenan korkuyordu. Çok korkuyordu Kenan...

"Kenan!" Kafasını çeviripte kendisine seslenen Cihan'a dönüp bakamadı bile. Hali yoktu ki!

"Kenan." Tekrardan ismini duydu ama bu kez seslenen Cihan değildi. Adnan tam önünde durduğu an bakışlarını duvardan çekmişti. Kardeşinin yüzüne bakarken kendisine geldi yavaş yavaş. Ama hala bitkin bir şekilde ayakta dikiliyordu. Güçlü olması gerekliydi aslında. Hem bebeği için hem karısı için güçlü olması ve dimdik ayakta durması gerekiyordu. Düşen omuzlarının tekrardan kalkması , kafasını eğmemesi gerekiyordu. Beyni belki emir vermeye hazırdı ama kalbi durgunlaştı.

"Bizi duyuyor musun?" Adnan , ağabeyinin halinden korkarken akli dengesinin yerinde olup olmadığını sorguladı. Sorulan tüm sorulara veya seslenmelere bir tepki vermiyordu. Tuttuğu omuzları silkelerken korku dolu gözlerle Cihan ve Yaman'a baktı. Ağabeyi hiç iyi durmuyordu ve annesi oğlunu böyle görse kalp krizi geçirirdi.
Sarstığı bedenden hala bir tepki almayınca ellerini geri çekti ve koridora bakındı. Hiçbir doktor geçmiyordu ve şu an Eylül ve yeğenin durumunu merak ediyordu.

"Kenan!"

Adnan, Cihan'ın sesini dumasına değilde gelen tokat sesi ile kafasını hızlıca çevirdi. Kenan'ın yüzü savrulurken Cihan'ın havada hala asılı olan eline baktı. Şok etkisinden uyandırmak için iyi bir yöntemdi ama zaten canı acıyan ağabeyine vurmayı istemezdi.Kenem kendisine gelip arkadaşının ve kardeşinin yüzüne baktı, sonrasında tutmayı bıraktığı gözyaşlarını akıttı. Bedeni ağlamaktan sarsılırken düşecek gibi oldu ama Adnan yardımına koştu ve Kenan'ı tuttu.
Adnan'ın kucağında birkaç dakika ağladıktan sonra kendisine ancak gelebildi.

"Benim yüzümden." Diye sayıklamaya başlamıştı yine. Burada durmasının bir anlamı yoktu. Eğer karısına ve çocuğuna bir şey olursa kendisini asla affetmeyecekti ve her şey kendisini suçuydu burada durmasının bir anlamı da gerçekten yoktu kadına tekrardan zarar vermeyi mi düşünüyordu? burada durarak onlara bir yardımı olduğunu düşünmüyordu.
Eylül'ün yüzünü hiçbir zaman güldürememişti her seferinde kadına zarar vermekten bıkmıştı üstelik şimdi kendi çocuğuna da zarar vermişti. Mantıklı düşünmemişti eğer önlemini iyi alsaydı şu an burada olmayacaktı. Karısı ve bebeğiyle yeni evlerinde oturuyor olacaklardı.

"Senin yüzünden değil Kenan. Hepsi Şule'nin deliliğinden kaynaklı oldu." Cihan temkinli adımlarla arkadaşına yaklaşıyordu bir yanlış hareketin de Kenan'ı çıldıracağını çıldıracağını çok iyi biliyordu. Cihan sadece Şule'nin öldüğünü Eylül'ünde yaralandığını biliyordu. Korumalardan öğrendiği tek bilgi buydu.

Zehr-i Aşk (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin