Yanımdaki sütuna iyice sığınırken karşımda plan kurmakla meşgül olan adamlara baktım. Gözlerimi onların üzerinde tutmaya çalışıyordum ki sol tarafımdaki cesede bakmamalıydım.
Tüm gücümle alt dudağımı dişlerken dolu gözlerimi koltukta yayılarak oturan yüzü yaralı adama çevirmiştim. Umursamaz bir biçimde adamlarına emirler veriyordu. Üzerindeki kandan bir nebze dahi rahatsız değildi. Onun aksine ben üzerimdeki kandan rahatsız oluyor ve kokusu bile başımı döndürüyordu.
"Diğer depodaki adamlara haber verin. Bu akşam o silahların hepsini elimde görmek istiyorum."
Elini saçlarına atarak karıştırdı ve öne eğilerek emir verdiği adamın yüzüne cevap isteyen bir suratla baktı. Bu bakış benim bile içime korku salarken baktığı adamın gözlerini ondan kaçırarak çelimsizce cevap vermesine neden olmuştu.
"Birazdan baskın için yola çıkacağız. Akşama elinizde olur efendim."
"Güzel."
Deponun her bir yanına dağılmış olan adamlarda teker teker gözlerimi gezdirdim. Aldığım derin derin nefesler boğazımı yakıyordu. Olduğum ortamdan nefret ediyordum. Bağırmak istiyor ama korkudan konuşamıyordu bile. Su istemeye dahi korkuyordum.
"San harekete geçmiş."
Duyduğum ses ile masada oturan ve az önce telefonu kapatan adama döndüm. Yüzü yaralı olan adam kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı.
"Kararı belliydi ama ciddi olacağını tahmin etmiyordum. Adama söyle peşini bırakmasın."
Solunda ayakta dikilen adama döndü.
"Bir telefon ver."
Eline konulan telefonu hızla alarak bir numara yazdı. Yine San'ı arayacaktı.
Kulağına tuttuğu telefonun açılmasını bir süre bekledi. İnatla beklemeye devam etti ama telefon açılmamış olmalı ki çatık kaşları ile telefonu kulağından çekti.
"Hah. Açmadı."
Gözleri bana döndü. Elindeki telefonu bana doğru çevirip diğer eliyle telefonu işaret ederken alayla konuştu.
"Gördün mü? Açmadı. Ama mazinin hatrına bir şans daha veriyorum ona."
Tekrar bir tuşa basarak kulağına götürdü. Oturduğu yerde dikleşerek gözleri bendeyken telefonun açılmasını bekledi.
Kötü hissediyorum.
Lütfen telefonu aç San.
Sinirle nefes alan adam elindeki telefonu hızla kulağından çekip fırlatırken ayağı kalktı.
"Bu ne cüret?"
Parçaladığı telefona bakarken gözlerini bana çevirdi. Bakışlarına karşı korkuyla gözlerine baktım.
"Bunu ona ödetmesini bilirim."
Bana doğru adımlarken elini pantolonuna atarak kemerinin klipsini açtı. Ne yapacağını anlamazken korkuyla geriye çıktım. Hızla yanıma gelerek sol kolumdan tuttu ve ayağı kaldırdı. Oturduğu koltuğa doğru beni sürüklerken sinirle çevresindeki adamlara bakış atarak geriye çekişmelerin sağlamıştı. Ben ise çelimsizce elindeki kolumu kurtarmak için kendimi ondan korumaya çalışıyordum ama kırık olan elimle karşı koyamadığım bir gerçekti.
Koltuğun yanına gelince beni yere doğru savurarak fırlattı. Ayrıca ayağıma attığı çelme ile de yüzümün üzerine doğru yere düşmeme neden olmuştu. Kırık olan elimin üzerine düşmemek için yukarıda tutarken diğer elimle yüzümü siper almıştım. Yere düşmenin etkisi ile acıyla inlemiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ephemeral •Woosan•
FanfictionEvli olduğum adamı meğerse hiç tanımamışım... __________________________________ -Woosan- -Seongjong- -Yungi- -Jongsang-