💜-3-🖤

409 46 12
                                    

Olduğum odanın içinde deli gibi bir o yana bir bu yana volta atarken sakinleşemiyordum.

Nasıl sakin olabilirdim ki zaten?

Wooyoung yoktu!

"San tamam dur ve anlat her şeyi."

Ona dönmem ile gözüm yanında bana korku ile bakan Hongjoong'a kaydı. Göz göze gelince bakışlarını benden çekerek başka yöne bakmıştı.

"Eve gittiğimde Wooyoung yoktu ve etraf dağılmıştı. Evde olan yabancı bir telefondan biri aradı. Kimliğimi biliyorlardı ve onlara bir liste vermemi istedi. Daha sonra ise telefonu kapattılar. Ardından mesaj attılar. İstedikleri liste ve Wooyoung'un resmini."

Elimdeki silahı sallayarak ona doğrulttum.

"Onun saçına zarar verirlerse herkesi yakarım Seonghwa. Bu sen de dahilsin."

Daha sonra arkasındaki sevgilisini işaret ettim.

"O da dahil."

"Bak seni anlıyorum sinirlisin. Ama sakin ol."

"Kendini benim yerime koy Seonghwa. Hongjoong kaçırılsa ve ona zarar vereceklerini söyleseler sen sakin kalabilir miydin?"

Dediklerim ile odada büyük bir sessizlik oluştu.

"Ben de öyle tahmin etmiştim."

"Tamam. Haklısın ama böyle davranman onu sana getirmez."

"Bana laf dökme Seonghwa. Ajan kimliğimi, yüzümü ve adresimi bilen tek kişi sensin."

Yaptığım ima ile oflamış ve ellerini saçlarından geçirmişti. Köşeye sıkışmıştı. Sessizdi.

"BANA CEVAP VER SEONGHWA!"

"Ne diyeceğimi bilemiyorum San. Oklar beni gösteriyor olabilir ama inan bana ben kimseye bir şey söylemedim. Ajan olduğumuzu Hongjoong bile bilmiyordu. Ayrıca bunu birine söylersem elime geçecek olan bir şey de yok."

Her tarafı yakıp yıkmak istiyordum. Wooyoung'u bulup tekrar evimize gitmek ve onu asla yalnız bırakmak istemiyordum.

"Bak bana yalan söylüyorsan seni mahvederim. Elimden alınanı elinden alırım."

Silahımı tekrar Hongjoong'a doğrultmam ile bu defa sadece dudakları oynamıştı.

"Wooyoung'u arayalım ve bunu yapanları birlikte bulalım. Eğer kimliğin hakkında benim bir ilgim varsa istediğini yapabilirsin. Ama sana olmayacağına dair temin ederim."

Sözleri o kadar netti ki onun yapmadığına emin bile olmuştum. Elimdeki silahı indirerek ona bakmaya devam ettim.

"Bak seni anlıyorum tamam mı? Haklısın. Ama şu an yaptığın şeyin sana bir yardımı dokunmaz.  Wooyoung'a odaklanalım."

Silah olan elimi kafama atmış ve silahla saçlarımı karıştırmıştım. Çıldıracaktım. Elim ayağım titriyordu. Hem kaybetme korkusundan hem de sinirden.

"Seonghwa ben Wooyoung olmadan yaşayamam."

"Biliyorum San sakin ol."

"Onu bulmalıyız."

Seonghwa bir anda hareketlenmişti. Onun odasındaydık. Hızla masasının arkasındaki heykellerin bulunduğu rafa ilerledi. Bir heykeli kaldırarak altındaki düğmeye basmış ve her ikimizin odasının arasında kalan küçük silah odasına giriş kapısını açmıştı.

Yanımda duran Hongjoong'dan gelen yüksek sesli şaşkınlık nidası ile ona döndüm. Şu an gördükleri ve duydukları ona fazlaydı. Wooyoung gibiydi. Benim için Wooyoung ne ise Seonghwa için de Hongjoong oydu.

Ephemeral •Woosan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin