Sırtımdaki ağrı ile yavaş yavaş gözlerim aralanırken artık ne zaman ağrım olmadan uyanacağımı düşünüyordum. Bir süre öylece uzanmıştım.
"Günaydın tatlım akşam oldu!"
Yanıma gelerek dalga geçercesine konuşarak başımda dikilen adama baktım. Öncesinde oturduğum koltukta kayarak tamamiyle uzanmış bir şekildeydim. Muhtemelen uykumda rahat edemediğim için koltuğa yayılmıştım.
"Daha ne kadar öylece yayılmaya devam edeceksin."
Söyledikleri ile kendimde güç toplayarak uzandığım yerde doğrularak koltuğun kenarına sinmiştim. O ise koltukta yanıma oturarak yüzüme bakmaya başladı. Bir süre sonra bir elini kaldırarak bana yaklaştırdı. Korkuyla geriye çekilirken elini uzatarak saçlarımdan bir tutamını parmakları arasına almıştı.
"En yakın zamanda bu hayattan kurtulacaksın. İki seçeneğin var. Cennet mi, Cehennem mi? Hangisini tercih edersin?"
Bakışlarımı ona çevirerek dik dik gözlerine baktım. Günler öncesinde bana yemek yaptıran adam yanımıza gelerek karşımızdaki sehpa gibi olan küçük masanın üzerine oturarak dalgayla yüzüme baktı.
"Böyle bir güzelliğin Cehenneme gideceğini nasıl düşünürsünüz efendim. Sizi kınıyorum."
Yüzündeki yine o arsız gülüşü varken bakışları bütün vücudumda gezindi. Rahatsız bir şekilde onlara az daha sırtımı döndüm.
"Bir götverenin Cennete gideceğini nasıl düşünürsün. Asıl ben seni kınıyorum. Onu kendimle birlikte cehennemin en dibine götüreceğim."
Ensemden tutarak yüzümü kendisine yakınlaştırması ile korkuyla alaylı gözlerine baktım. Benimle oynuyordu.
"Kötü oldu. Böyle bir güzelliği sadece San'ın keşfetmiş olması."
"Ne o çok mu üzüldün?"
"Açıkçası üzüldüm. Yüzü kadar başka yerleri de güzel mi merak ediyorum."
"Ne bu erkeklere olan ilgin. Korkmalı mıyız?"
"Hiç gerek yok ben sadece güzel olan şeyleri merak ederim. Wooyoung da çok ilgimi çekti."
"O zaman üzülmeye devam et çünkü böyle bir güzelliği asla keşfedemeyeceksin."
"Üzülmedim diyemem."
"Her neyse konuşmam gereken biri var. Ona yaklaşmayı deneme bile."
Ayağı kalkarak cebinden sigara ve çakmağını çıkararak fabrikanın kapısının yakındaki odaya girmeden önce sesli bir şekilde karşımdaki adama söylendi.
"Neyse görmediğim sürece umrumda dahi değil neler olduğu."
Söyledikleri içimde bir korkunun büyümesine neden olurken bakışlarım karşımdaki adama döndü.
"Yanlız kaldık gibi."
Çevremizde olan birçok adama göz gezdirdim. Hiçbirinin umrunda değildim. Her biri kendi halinde etrafta öylece geziniyordu.
Bakışlarım sağımdaki masada oturarak bilgisayar ile uğraşan adamdayken bir anda yanımdaki hareketlenme ile bakışlarım o yöne döndü.
"Bir an gerçekten seni koruyacağını sandım biliyor musun?"
Elini omzuma koyarak beni kendisine yakınlaştırması ile korkuyla elimi göğsüne koyarak kendimden uzaklaştırmaya çalıştım.
"Lütfen uzak dur."
"Neden ama. Çok istersen beni sevgilin gibi düşünebilirsin."
Gözlerim dolarken diğer elini açıkta kalan bacağıma atarak oynatmıştı. Boğazıma kadar gelen hıçkırığı zar zor tutarken elimle kolunu itekleyerek kendimden uzaklaştırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ephemeral •Woosan•
FanfictionEvli olduğum adamı meğerse hiç tanımamışım... __________________________________ -Woosan- -Seongjong- -Yungi- -Jongsang-