💜-16-🖤

239 34 7
                                    

Denizdeki dalgaların karaya vurdukça çıkardığı gürültülü ama rahatlatıcı ses, sahilin ortasında kocaman çiçeklerle süslenmiş bir yemek masası, arka planda çalan slow bir müzik ve karşımda da gülümsemesine aşık olduğum adam. Mutluluktan dolan gözlerim ve onun belimde gezen elleri.

Hepsi bana bir hayal gibi geliyordu. Gerçek olamayacak kadar mükemmel ama hepsi gerçekti. O karşımdaydı. Hatta bir süre sonra önümde diz çökmüş ve elini cebine atarak siyah kadife bir kutu çıkarmıştı.

"Seni, sana yakışır bir şekilde yaşatacağıma dair söz veriyorum. Tek dileğim sadece benimle olman."

Titreyen ellerim şaşkınlıkla açılan dudaklarımı kapatırken duyduklarım ile ona uzanmıştı. Titreyen elimi tutarak gülümsemiş ve elindeki küçük  kutuyu açmıştı.

Biri gümüş biri altın iki farklı yüzük. Ama görülmeye değer en güzel detay yüzükler içine işlenmiş ' WS ' harfleriydi.

Elini narin yüzüklere atarak altın olanı çıkardı. Gözleri gözlerimden hiç ayrılmazken sadece benden birkaç cümle bekliyordu.

"Beni, bana yakışır değil kendine yakışır yap. Çünkü her zaman seninim."

Duyduğu kelimeler ile gamzelerini daha çok ortaya çıkararak gülümsemiş, elindeki yüzüğü parmağıma takmış ve kollarını belime dolayarak etrafında döndürmeye başlamıştı. Bense hissettiğim mutluluk ile kahkaha atıyordum ona eşlik ederek. İkimizin kahkahası birbirine karışarak bütün sahilde yankılanıyordu.

Bu kesinlikle hayatımın en güzel günüydü.

_________________

Vücudumda hissettiğim soğuk su ile bir anda uyandım. Yüzümdeki ıslaklık nedeni ile etrafımı göremezken bir kez daha vücudum su ile temas etmişti. Sıcak vücuduma çarpan soğuk bedenimde bir tokat etkisi yaratırken yaralarıma değmesi ile tekrardan hissetmeye başladığım acıyı arttırıyordu. Ellerimle kendime destek olarak doğrulmaya çalışmış ama bedenimi yerden kaldırmaya yetecek güç bile bulamamıştım cılız kollarımda. Umutsuzca ıslak yere geri düşerken küçük bir inleme çıkmıştı dudaklarımdan. Ve bu inleme büyük deponun duvarlarından yankılanarak geri kulaklarıma dolmuştu.

Ama inleme dışında başka bir ses daha ilişmişti kulaklarıma. Bir kıkırtı. Başımı zor da olsa kaldırarak baktığım boş duvardan diğer tarafıma çevirmiştim. Çevirdiğim tarafta koltukta oturarak bedenimi seyreden yüzü yaralı adam bana bunu yapan o değilmiş gibi arsızca gülüyordu. Ve onun bu gülüşü çok sinirimi bozuyordu.

"Günaydın prenses(!)"

Düzenli şekilde nefes almaya çalışıyordum ama aldığım her nefes göğsüme batıyordu sanki. Ona cevap verecek ne gücüm vardı ne de cesaretim.

Artık gözlerimden akmaya yaş kalmamıştı. San'a olan özlemim ile birlikte her geçen gün çektiğim acı seviyesi de artıyordu. Artık onu istiyorum.

"Ne o cevap dâhi vermeyecek misin?"

Bakışlarımı ona çevirerek sadece gözlerine baktım. Kurumuş dudaklarımı birbirinden zar zor ayırarak dilimle ıslattım. Derin bir nefes aldım.

"Neyse boşver. Hadi kalk."

Dalga geçiyordu herhalde. Yoksa bu halde ona cevap dâhi veremiyorken kalkmamı gerçekten beklemiyordur umarım. Gözlerinin içine boş bir şekilde bakarken kaşlarını kaldırarak benden bir hareket beklemişti.

"Sanırım kalkmayacaksın."

Ağzımdaki iğrenç tatdan kurtulmak için boğazımı yaka yaka yutkunmuştum. Bu yüz ifademe de yasımıştı ama o hiç kendi hatası değilmiş gibi bunu umursamamıştı.

Ephemeral •Woosan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin