"Mingi eğer işe geri dönersem bunu bilen ilk sen olursun. Seok Ho'yu akşama doğru sorguya alalım. Yemek falan sakın vermeyin."
Kafasını sallayıp ayağı kalktı.
"Tamam ama en azından geçici bir görev diye kayıtlara geçeceğim. Burada kalmaya devam edeceksen birkaç belge göndereceğim imzala onları."
Onu onaylayarak bende ayağı kalktım. Beraber Wooyoung'un yanına geri döndük.
"Merhaba Wooyoung. Nasılsın?"
Wooyoung gülümseyerek Mingi'ye baktı.
"Daha iyiyim. Herşey için teşekkürler."
"Teşekküre gerek yok asıl biz özür dileriz. Başına gelenlerde bizim de payımız var."
"Hayır kendinizi suçlamayın. Ben kimseyi suçlamıyorum. O adam bir manyak. Bunu kendim de gördüm."
"Sen gerçekten güçlü birisin Wooyoung."
Wooyoung gülümseyerek kafasını salladı. Mingi ise aklına bir şey gelmiş gibi karşımıza oturdu.
"Peki Wooyoung sana bir soru sormak istiyorum. Rahatsız olmazsın değil mi?"
Kaşlarım çatıldı. Ne soracaktı ki ona?
"Olmam. Sorabilirsiniz."
"Seok Ho. Seni kaçıran adam. Hiç birileri ile telefonda görüştüğünü duydun mu ya da şahit oldun mu? Ya da birileri oraya geldi mi?"
Bakışlarım Wooyoung'a döndü. Biraz düşündü ve aklına gelmiş gibi Mingi'ye döndü.
"Evet. Telefonla konuştu. Birşeyleri almaktan falan bahsediyordu. Hatta adamlarından biri gidip alacağını falan söyledi. Ayrıca o manyak iki tane adamını öldürdü."
Söyledikleri tüm vücudumu titretmişti. O iki kişinin ölümüne şahit olmuştu. Yüzü o anları hatırlar gibi hüzünlüydü şu an.
"Birini biliyoruz. Peki diğerini neden öldürdü?"
"Bir adamı öldürmekten bahsediyorlardı. Adamı öldürüp öylece bıraktığı için sinirlendi. Yakalanabiliriz diyerek adamı dövdü ve bir anda vurdu."
Sesi titreyen Wooyoung'un başına bir öpücük kondurdum.
"Teşekkür ederim. Sana bunları tekrar hatırlatmak istemezdim ama hâlâ dışarda adamlarının olup olmadığını öğrenmeliydim. Ve ya birileri ile anlaşma içinde olduğunu."
Wooyoung kafasını bana yaslayınca ellerimi saçlarına koyarak okşadım. Bu yaşadıklarının hepsini bir gün unutacaksın güzelim.
"Anlıyorum."
"Benim gitmem lazım. Size iyi eğlenceler."
Mingi kalkıp giderken kollarımı Wooyoung'a sardım. Saçları arasına bir öpücük kondurdum onu sakinleştirmek için.
"Wooyoung."
"Hmm."
"Bebeğim bir dilim pasta daha ister misin?"
"Hayır."
"Sana tekrar olanları hatırlattığımız için özür dilerim."
"Özür dileme."
"Ama sen üzüldün."
"Hayır üzülmedim."
"Kaldır kafanı güzel yüzüne bakim o zaman."
Yavaşça kafasını kaldırdı ve bana baktı. Büzdüğü dudaklarına bir öpücük kondurdum ve onu kendime doğru yasladım.
"Lütfen üzülme. Sen üzülürsen ben herkesi öldürürüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ephemeral •Woosan•
Fiksi PenggemarEvli olduğum adamı meğerse hiç tanımamışım... __________________________________ -Woosan- -Seongjong- -Yungi- -Jongsang-