Ellerime bulaşan kan yavaş yavaş kollarıma doğru yayılırken çığlık atarak ileride gördüğüm musluğa doğru ilerleyerek suyu açmıştım. Akan suyla elimdeki kanı temizlemeye çalışırken suyun da bir anda kırmızıya dönmesiyle kollarımdaki kanlar çoğalmıştı. Kıyafetlerine kadar sıçrayan kanı temizleyemiyordum ve daha çok korkuyordum. Yere yığılarak korkuyla kanı seyrederken ağzımdan tek kelime çıkmamıştı. En sonunda boğazıma kadar yayılan kan ile patlama noktasına gelmiş ve güçlü bir çığlık atmıştım.
Anlımdan akan terler, sırtımdaki hafif sızı ve gözlerimdeki yaşlar ile sırtüstü uzandığı yataktan doğrulurken titreyerek etrafa bakındım. Derin derin nefesler alarak etrafa bakınırlen bir anda odanın kapısı açılarak birkaç kişi içeri girmişti. Aralarında çok net bir şekilde gördüğüm San ile yatakta dizlerimin üzerine oturarak bana yaklaşan bedene kollarımı açmıştım. Tek elimde olan alçıyı taşımak zordu ama onun dahi acısını umursayamıyordum şu an.
"Tamam sakin ol. Sakin ol bak iyisin."
Kafamı yasladım göğsüne gözyaşlarımı akıtırken bir hıçkırık kaçmıştı ağzımdan. Ard arda gelen birkaç hıçkırık daha. Sıkı sıkıya ona tutunarak sakinleşmeye çalışıyordum ama içimdeki korku asla geçmiyordu. Sanki o adam bir anda bir yerlerden çıkıp gelecekmiş gibi hissediyordum. En azından kollarında güvende olmam gerekirdi ama o hissi dahi alamıyordum.
Bana yalan söylemiş olmasından mıydı acaba?
Saçlarımı okşayan eli tutarak San'dan biraz ayrıldım. Gözümden yaşlar akmaya devam ederken yüzüne baktım. Endişeli gözleri yüzümün her tarafında gezinerek gözlerimde durmuştu.
"San?"
"Efendim bebeğim."
"San neden bana yalan söyledin?"
Daha çok ağlamaya başlarken yıkılmış bir şekilde karşısında duruyordum. Gözlerinin içine bakarak bir cevap beklerken ne söyleyeceğini bilmiyor gibiydi.
"Neden cevap vermiyorsun?"
Elini yanaklarıma koyarak tekrar yaşlarımı sildi ama akmaya devam ediyorlardı.
"San beni kandırdın mı? Beni bırakıcak mıydın?"
"Hayır."
"Ben günlerce seni bekledim. Gelip beni kurtaracağını güvendim. Şu an yanımdasın ama ben hâlâ korkuyorum San. Sana artık güvenmiyor muyum yoksa?"
"Korkma Wooyoung. Lütfen korkma. İstersen bana güvenme ama lütfen korkma. Lütfen."
Beni kendisine çekerek tekrardan göğsüne yaslanmamı sağlarken saçlarımın arasına düşen birkaç damlayı hissedebiliyordum.
Ağlıyor muydu? Üzgün müydü?
Bende çok ağlamıştım ve üzülmüştüm. Kendimi dahi toparlayamıyorken ona ağlama diyemiyordum. İyi bir eş değildim artık.
Yaşlı gözlerim arasında kapıda dikilen bedenlere baktım. Aralarında tanıdık gelen tek yüz Hongjoong'du ve o da benim gibi ağlıyordu. Endişeliydi.
Uzun bir süre öylece bana sarılan San, ağlamalarım iç çekişlere dönerken yavaş yavaş benden ayrıldı. Yeni yeni hissettiğim sırtımın ağrısı ile rahat hareket edemiyordum. Beni dikkatli bir şekilde yatağa tekrardan yan bir şekilde uzandırırken o da yanıma uzanmıştı.
"Hadi kapat gözlerini ve biraz daha dinlen. Uyandığında uzun uzun konuşuruz olur mu?"
Sadece kafamı sallamış ve kolları arasına girerek gözlerimi kapatmıştım. Zaten yorgun bedenim uykuya aç olduğu için kısa süre içerisinde tekrar uykuya dalmıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/265159915-288-k390968.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ephemeral •Woosan•
FanfictionEvli olduğum adamı meğerse hiç tanımamışım... __________________________________ -Woosan- -Seongjong- -Yungi- -Jongsang-