💜-23-🖤

240 34 4
                                    

Şu an olduğumuz pozisyon dahi aklına o anıları getirtiyordu. Yıllarca sırtımı ona yaslayarak arkamı kollayan güvendiğim silah arkadaşım Wooyoung'un sırtına yaslanarak açtığı yaraları kapatmaya çalışmıştı. Arkadaşım dediğim adam sevdiğim adamı kendi elleriyle mahvetmişti, ona zarar vermişti.

Bugün birçok kez yaptığım gibi derin bir nefes aldım. Sadece sakin olmak için. En azından onun yanında çünkü aşağıda baygın bir şekilde yatan adam uyandığı zaman asla kendime hakim olamayacaktım.

"Sana yaşadıklarını birer birer unutturacağım."

Vücuduna sardığm gevşek kollarımdan birini yanağına koydum ve akan yaşın yolunu sildim, sildiğim yere de bir öpücük daha kondurdum.

Yaraların çiçek açana kadar sana iyi bakacağım sevgilim.

Bir süre öylece kollarım arasında dinlenen bedenin daha fazla acıktığını hissedebiliyordum. Kulağına yaklaşarak sessiz bir şekilde ona seslendim.

"Yemek yemen lazım."

Kafasını olumlu anlamda sallaması ile kendisini zorlamaması adına kolundan ve belinden hafif bir şekilde tutarak onu dikleştirdim. Masanın üstündeki diğer poşeti yanıma çekerek içindeki hazır yemekleri çıkardım. Yeni  yapıldığı dökülmesin diye üzerine yapıştırılan jilatini kaplayan buhardan belli olan yemeği açarak önüne koydum. Çubuklarıda paketinden çıkarttım ve paketteki kaşığı elime aldım. Hafif ona dönerek yemekteki çorbadan bir kaşık alıp ona uzattım. Sıcak çorba şu an ona gelecek en iyi şeydi. Ağzını açarak ona uzattığım çorbayı içmesi ile kaşık kaşık yedirmeye devam ettim. Arada bir pirinç ve diğer yemeklerdende çubukla alarak ona veriyordum. Arada bir bakışları çevremizde geziniyordu. İçeriyi iyice inceliyordu.

Bulunduğumuz kafeterya camlar olmasa tamamiyle dışarıya bağlıymış gibi duruyordu. Ferah ve iç açıcı. Çevremizde bulunan hem çalışan hem de dinlenen insanların kalabalığı ve camlardan görünen rahatlatıcı bahçe ile burada kendini iyi hissediyor olmalıydı. Bu bile şu an içimi rahatlatıyordu.

Bakışları bir süre sonra ona uzattığım çubuğa ve poşetin içindeki diğer bir yemeğe değindi. Sonra bana döndü.

"Sen yemeyecek misin?"

Benimle doğru düzgün bir diyalog kurmuş olmasının yanı sıra beni düşünmesi kalbime ağır gelmişti. Onu sarıp sarmalamak istiyor ama canı yanarsa diye korkarak kendimi tutuyordum. Kocaman bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Hayır güzelim. Bu yemeklerin hepsi senin için. Doya doya ye ve karnını doyur."

Uzattığı çubuktaki yemeği ağzını açarak yedi, o sırada tereddütle diğer yemek paketine baktı. Çekingen bir şekilde bakışları önündeki yemekteyken sessizce söylendi.

"Yemek yedin mi?"

"Sabah toplantı sırasındayken kahve içmiştim bebeğim. Tok tuttu beni."

Kaşları yandan gördüğüm kadarıyla çatıldı ve dudaklarını büzerek başını diğer tarafa çevirdi. Bu memnuniyetsiz olduğu zamanlarda yaptığı bir alışkanlıktı.

"Sen de benimle birlikte yesen olmaz mı?"

Sözleri ile yüzümdeki gülümseme yayıldı. Belinde olan elimi ensenine çıkartarak kendime çektim ve saçları arasına uzun bir öpücük kondurdum. İçime çektiğim kokusunun aksine bedenine sinmiş pas ve kan kokusu yine içime suçluluk duygusu işlemişti. Ben onun yanında olduğum her an için kendimi suçlu hissedecektim. Bu benim kendime verdiğim cezaydı. Ama yetersizdi.

"Yerim bebeğim. Sen iste ben dünyaları hem yerim hem de sana yediririm. Sen yeter ki iste."

Bakışları bana döndü. Kocaman gözleri ışıl ışıldı. O gözlerde özlem vardı ayrıca. Ona olan bu davranışlarımın özlemi.

Ephemeral •Woosan•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin