slm dun atamadigim yeni bolumherkes okulda buyuk ihtimal ama ben yine de atayim
iyi okumalar!!
☆☆☆
"dersimizi burada bitiriyorum arkadaşlar, çıkabilirsiniz. han jisung sen yanıma gelir misin?"
bütün tatili yataktan çıkamayacak kadar hasta ve bitkin geçirdiğim için nasıl geçtiğini anlayamasam da tatil bitmişti ve daha kış ortadan kalkmış olmasa da bahar dönemine başlamıştık. canım çok sıkkındı, yuqi aile tatilinin dönüşünde hepimizden teker teker özür dilediğinden tekrar aramızda takılıyordu ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu. özür dilemesine rağmen tavır takınsam ben suçlu olacaktım, hiçbir şey olmamış gibi de davranamıyordum. arkadaşlarımdan uzaklaşsam onlar benim olduğum tarafa gelirlerdi ki yine suçlu ben olurdum gruplaşmayı başlatan kişi olduğum için. ne yapsam suçlu ben oluyordum yani.
kendi yazdığım hikayemin kötü kahramanı ben miydim?
"hey jisung" kolumu dürten yeji'ye baktım umarsızca. hyunjin'in kuzeniydi ama hyunjin'in ikizi olsa bu kadar benzerlerdi bence. boş bakışlarıma çarpınca o da afalladı, bir sürü şey geçti gözlerinden. daha sonra kaş göz yaparak bay kim'i gösterdi. "hoca seni çağırdı ya, bekletmesene adamı"
"of, kafa mı kaldı?" defterlerimi ve kalemlerimi hızlıca çantama tıkıştırıp amfinin merdivenlerini koşarak inmeye başladım. bay kim yanına gittiğimde siyah saçlarını geriye doğru tarayarak yürümeye başladı. ben de peşinden yürümeye başladım. feromonlarını o kadar iyi kontrol ediyordu ki daha önce biraz bile nasıl koktuğunu öğrenememiştim. nasıl koktuğunu en merak ettiğim hocalarımdan da biriydi. fakültedeki kimse nasıl koktuğunu bilmiyordu. keşke bir kerelik nasıl koktuğunu öğrenebilseydim. huzur içinde ölebilirdim. merak çok kötü bir şeydi.
"nasılsın bakalım jisung?"
"sağ olun hocam siz nasılsınız?" güldü bay kim. adamın paçalarından karizma akıyordu resmen. kampüsteki en has alfaydı.
"cevaptan kaçıp soruya soruyla cevap veriyorsun ha?" bilmiş bir şekilde kafasını salladı. yakalanmanın vermiş olduğu hisle ellerimi arkamda birleştirdim.
"notların düşmüş finallerde. benim dersimin finalinden de düşük almışsın. hâlâ fakülte birincisisin ama tahtın sallanıyor jisung. hayırdır?" tek kaşını kaldıran hocama baktım dudaklarımı birbirine bastırarak. dudaklarım titriyordu ve birazdan ağlamaya başlamam çok olasıydı. hocalarımdan, özellikle de sevdiğim bir hocam olan bay kim tarafından akademik olarak onaylanmamak en büyük kabuslarımdan biriydi.
ilkini minho hyung'un yuqi'yi mühürlemesi ve düğümlemesi çekiyordu.
"bak jisung, seni severim." durup elini omzuma atan hocama baktım. derin bir nefes aldım. hiç olmazsa minho beni sevmese de beni seven birileri vardı.
yine de ben en çok onun sevgisine muhtaçtım.
"alçakgönüllü bir çocuksun. fakülte birincisiyim diye burnun havada geziğin tek bir günü görmedim. arkadaşlarına karşı yardımseversin, naziksin. ama şu sıralar bir sıkıntın olduğunu görebiliyorum. geçen senelerdeki gibi değilsin. ne olduğunu anlatmak ister misin, seni her zaman bir abin olarak dinleyebilirim bunu biliyorsun değil mi?"
gözlerimi kaçırarak koridorda gezdirdim ne diyeceğimi düşünüp. kısaca aşk meşk işleri diyebilirdim ama bay kim'in derdimi küçümseyeceğinden korktum. halbuki anlatsam en çok da o anlardı belki de, çünkü kaçış biletimi çoktan bulmuştum ve ne yazık ki biricik hocam da benim derdimden muzdaripti. aşıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
those eyes, minsung (✓)
Fanfiction[omegaverse] jisung, minho'nun gözlerine bakmaya devam ederse işlerin yokuş aşağı gideceğini ve bunun geri dönüşünün olmadığını biliyordu. ama o gözlerinin içine bakmaya devam etti.