yirmi ikinci bölüm

3.7K 531 271
                                    


"çok huzurlu uyuyor, uyandırmayın"

chan hyung'un sesiyle gözlerimi aralayıp etrafa baktım, benden bahsediyordu galiba. zaten benden başka uyuyan kimse de yoktu ki evin içinde, herkes yemek yemek için yemek masasının etrafında toplanıyordu.

oturduğu yerden minho hyung'un bana olan bakışlarını yakaladım, dudakları yukarı doğru kıvrıldı. yakalanmanın verdiği utançla kızarınca gidip yanaklarını mıncırmamak için kendimi frenledim ve yattığım yerde doğruldum.

kore'ye geri döndüğüm gün, yani birkaç gün önce, evleneceklerinin haberini veren changbin hyung ve felix'i kutlamak için mangal yapmaya karar vermiştik. evet, bizim kutlama anlayışımız tam olarak mangal yapmaktan ve içmekten ibaretti.

"kurtunun mangal kokusuna dayanamayacağını söylemiştim" dedi jeongin gülerek. ayağa kalkıp ayaklarımı sürüyerek yemek masasına gittim ve hyunjin'in yanında oturan jeongin'in yanağından bir makas aldım.

"çok güzel kokuyor" kendimi felix'in yanına atıp ona sırnaştım. o da bana sırnaştı, bizim sevgimiz bumerang gibi aramızda dönüyordu.

"evet çünkü ben yaptım" chan hyung kabararak konuştu. "biz de yardım ettik" hyunjin etten ağzı yandığı için elini dilinin önünde salladı, güldüm.

"yardım etmekten kastın kömür daha hızlı alev alsın diye yellemekti hyunjin" changbin hyung gözlerini devirdiğinde gülüştük. hyunjin alıngan bir şekilde kollarını kavuşturdu göğsünde.

"gitmeyin hyung'umun üstüne ya! ateş olmasaydı bu etler nasıl pişecekti?" jeongin cırladığında hyunjin kollarını ona sardı. "sen de olmasan çiğ çiğ yiyecek bunlar beni jeongin"

"abart" yandan bir bakış attı seungmin hyunjin'e. "bir de bayıl"

"kanatlar çok güzel olmuş" ağzımın kenarına bulaşan sosu dilimle temizleyip şef öpücüğü verdim. "kim yaptıysa ellerine sağlık"

"ben yaptım" yanımda oturan minho hyung neşeyle konuştuğunda gülmemek için büyük bir çaba sarf etmek zorunda kaldım. hâlâ yüz vermemeye çalışıyordum.

"yongbok-ah" hyunjin tavuğa bakarak ağlamaya başladığında felix ona ters bir bakış attı. kahkaha attım, bu kadar şapşal olmak zorundalar mıydı benim arkadaşlarım acaba?

"evet biz mangalı yaptık kim kaldırıyor sofrayı?" hyunjin şişen karnını patpatladığında chan hyung ona ters bir bakış attı ama umursamadı o. gülerek ayağa kalktım. seungmin, felix ve jeongin de benimle birlikte ayağa kalkıp kirlileri mutfağa taşıdılar. aslında bir tepsimiz olsa her şey daha kolay halledilirdi ama felix minimal takılacağım diye bir tepsi bile almıyordu evine. en son ben getirecektim bir tane benim evdekilerden.

"doğruluk mu cesaret mi oynayalım mı?" jeongin gülümseyerek biraları içeri götürdüğünde kollarımı çarpı yaparak onu reddettim.

neden her içki içildiğinde ortaya bu fikri atan biri olmak zorundaydı?

"çok sıkıcı, sanki birbirimiz hakkında bilmediğimiz bir şey var da" gözlerini devirdi seungmin, jeongin gözlerini kıstı. "asla bilemezsin bunu"

"seni gaza getirmeye çalışıyor, oyununa gelme" biralardan birini açıp hyunjin'in yanına oturdum, kolunu omzuma atıp açtığım birayı kendine aldığında kaşlarım çatıldı.

"açsana kendin bir saattir uğraşıyorum kapağını açacağım diye"

"uğraşmayınca daha tatlı geliyor biliyor musun?" şişeyi tepesine diktiğinde gözlerimi devirip kolunun altından çıktım. güldü.

those eyes, minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin