yirmi beşinci bölüm

4.1K 496 148
                                    

yatakta mışıl mışıl uyuyan minho hyung'u izliyordum. nasıl yorulduysa uyanmıyordu, acıkmıştım ama yanından kalkmak da istemiyordum. ellerimi hep yapmayı istediğim gibi yüzüne yaklaştırıp bütün yüz hatlarını ezberlemeye çalışırcasına yüzünde gezdirdim. sonra yanağına bir öpücük kondurdum. nefesleri düzensizleştiğinde uyandığını biliyordum ama açmadı gözlerini. bir kez daha öptüm yanağından. sonra dudağının hemen yanını ve yumuşak pembe dudaklarını öpüp geri çekildim.

"uyandığını biliyorum, aç gözlerini" dudak büzdü ama gülerek gözlerini açtı.

"günaydın"

"çoktan aymış benim günüm" belime sarılıp kafasını göğsüme yasladı. davul gibi gümbürdeyen kalbimi pış pışlamaya çalışsam da yapamadım.

"yemek yiyelim mi? çok acıktım" kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı ve beni onayladı. doğrulduğunda ben de onunla birlikte doğruldum. popom o kadar acıyordu ki yalnızca uyuşukluk hissediyordum.

"yakıştı bu tişört sana" üstümdeki tişörtüne bakıp kayan yakasını düzelttim. yüzümde asalak bir gülüş peydah oldu. sevişmiştik ve onun tişörtü üstümdeydi. güzel hissettiriyordu.

"ne yemek istersin?" odasından çıkıp mutfağa girdi. benim aksime o evinin üst katını kullanmıyordu, belki diğerleri de onda kalırsa üst kattaki misafir odalarını açıyordu o kadar.

sarsak adımlarla peşinden mutfağa girdim. ne olsa yerdim şu an. ama canım tost istemişti.

bazen tost perileri gelirdi ve giderdi.

"tost olur mu?"

"olur" cümlesinin sonunu uzatarak kafasını sağa doğru yatırdı. gülümsedim. ne kadar tatlı olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu.

"neyli istersin?"

"karışık" dudaklarımı yaladım. "sen ekmekleri kes o zaman ben de malzemeleri doğrayayım" kafamı aşağı yukarı salladım. sanki devlet meselesiymiş gibi büyük bir dikkatle kesiyordum ekmekleri. bunu fark edince güldü.

"yeter mi bu kadar?" ekmekleri gösterdim. yeterli olduğunu söyledi.

"portakal da sıkayım mı?"

"sık güzelim" arkamı dönüp sessizce kıkırdadım ve buzdolabının yanına gidip portakalları çıkardım. portakal sıkmak kol gücü gerektirdiğinden biraz yorulmuştum ama yine de mutlu bir şekilde dans ediyordum. çünkü minho hyungla böyle bir günde kahvaltı hazırlamak yine hayallerimin arasındaydı.

evet böyle hayallerim vardı. benim hayallerimi hep minho hyung süslüyordu zaten.

"tostu değil de seni yesem?" hazırladığı tostları tost makinesine yerleştirdikten sonra arkama geçip sıkıca sarıldı minho hyung. huzurlu bir nefes aldım. dün morarttığı boynuma bugün öpücüklerini konduruyordu.

"dün yedin ya" yanağımı öptü bu sefer. "doyamadım" kollarının arasında dönüp parmak uçlarıma kalkarak kollarımı boynuna sardım. belimi sardı ve hâlâ yanan kalçalarımı soğuk elleriyle okşadı. rahatsızca kıpırdandım kollarının arasında, acıyordu.

"yemek yedikten sonra krem sürelim" onu onayladım. gülüp alnımı öptü.

"yanık yemeyelim tostlarımızı" mırıldanarak çıktım kollarının arasından.

şaka yapmıyorum, hayatımda yediğim en güzel tostu yemiştim. ya da sadece minho hyung yaptı diye miydi bilmiyorum ama çok lezzizdi. hatta onunkinin ucundan da biraz kıtlatmama izin vermişti.

şimdi gerçekten beni kucağına ters bir şekilde yatırmış, elindeki soğuk jeli kızarmış ve morarmaya yüz tutmuş kalçalarıma yediriyordu. çok utanç vericiydi ama bir yandan da benimle ilgilenmesi prensesmişim gibi hissettiriyordu.

those eyes, minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin