HUZUR

351 26 1
                                    

İstanbul'a Varıştan 1 Hafta Önce

Arslan bağ evinin önündeki bahçeyi  çapalarken kendisine sunulan onca imkan ve zenginlikten daha huzurlu ve mutlu hissediyordu kendini.En son en küçük torunu doğduğunda gitmişti konağa.

Oğlunun kızına Leyla ismini verdiği duyan gelininin gözlerinde beliren acı dolu ifadeyi gördüğünde bir kızın daha günahına girdiğini anlamıştı ve  o kul haklarıyla   dolu konakta  daha fazla kalamayıp kendini tekrardan  bağ evine atmıştı.

Suyundan bir yudum daha alıp bahçeye geri döneceği sırada telefonu çaldı. Şirketteki müdürlerine ağalık denilen o köhne düzeni de abisine devrettiğinden onu arayan pek kimse olmazdı.

"Alo"dedi güneşin altında bahçede çapa vermenin bunaltısıyla.

"Arslan Ağam"dedi karşısındaki derin bir saygı ve adanmışlıkla.

"Yanlış numara"dedi Arslan o ifadeye duyduğu tiksintiyi sesine yansıtırken.

"Arslan Ağam"dedi telefonun ucundaki diğer kişi ısrarla"Sizinle konuşmam gereken şeyler var"

Arslan güneşin altında beklemenin verdiği sinirle"Abimle konuş"dedi  ve tam telefonu kapatacakken telefondaki kişi"Oğlunuz hakkında" dediğinde Arslan telefonu kapatmaktan vazgeçip"Konuş"

"Ağam"dedi telefon ucundaki adam ciddi ve endişeli bir ses tonuyla"Sizin eski ortaklarınızdan İbrahim Ayık,Kerim Alkan'ın cinayetini oğlunuz tarafından verilen emirle işlediğini itiraf etmiş en geç yarın oğlunuzu tutuklamaya gelirler ne yapalım ağam?"

Yıllar sonra Arslan'a vicdanının o  ağır yükünden kurtulmak için sunulan bu teklifi kaçırmamak için yüreği kan ağlasa da"Hiçbir şey yapmanıza  gerek yok polisler gelip işlerini yapsınlar"

"Ama ağam"dedi telefonun ucundaki kişi oğlunu polise teslim eden hiçbir ağa görmediğinden itiraz dolu bir sesle.

"Sesini kes"dedi Arslan hidddet dolu bir sesle"Eğer  dediğimi yapmayıp arkamdan bir işler çevirirsen  o çocuğun yanına gömerim seni"

Arslan'ın eski zamanlarda düşmanlarına yaptıkları dilden dile dolaşırken ona kim hayır diyebilirdi ki?

Telefondaki kişi  isteksiz bir sesle"Peki ağam"dedi.

Arslan telefonu kapattıktan sonra ellerini semaya açıp"Allah'ım vicdanıma çöken bu karanlıktan kurtardığın için sana şükürler olsun"

Boran her sabah yaptığı gibi işe gitmeden önce  eline aldığı çiçeklerle beraber Kerim'in mezarlığına ilerdi.Kerim'in mezarlığın toprağı Boran'ın ektiği çiçeklerle dolmasına rağmen çiçek almadan duramıyor kuruyan çiçekleri hemen yenisiyle değiştiriyordu.

Mezarlığın önüne geldiğinde mezarlıkta su satan çocuklardan su alıp mezarı suladı ve kuşların su içmesi için konan yerleri de doldurup yanında getirdiği  cüzdan  sureleri okumaya başladı.

Sureleri okumayı bitirince ellerini semaya açıp vicdan azabından boğulan bir sesle"Allah'ım ben Kerim kulunun günahlarının affı için dua ettim sen de benim günahlarımı affet"dedyip dua ettikten sonra  her zaman yaptığı gibi 08.30 belgeleri koyduğu çantasını  da alıp işe doğru yola koyuldu.

Akşam 18.00 gibi  bakkaldan kızının en sevdiği çikolatayı alıp konağın kapısını çaldı.Akşam yemeği hazırlanıncaya kadar kızıyla oyun oynadı ve tam yemeğe oturacakları sırada aşağıda korumaların olduğu bölümden sesler gelmeye başlayınca Boran endişeli gözlerle bakan karısı ve annesine sakin olmasını söyleyip ailesini bu saatte rahatsız eden  korumaları azarlamak için aşağıya doğru indiğinde  korumalarla tartışan polisleri gördü.

Yüreğim yangın yeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin