?: Alanis, Alanis...
Kendisine seslenilmesiyle kafasını sola çevirdi Als. Gözlerini açmaya çalıştı ama başaramadı.
En son ne olmuştu ki? Hatırlamaya çalışıyordu. Bolca kan, bolca çığlık ve cesetler. Sevdiklerinin, ailesinin cesetleri.
Onların Alanis'e olan bakışları canlandı zihninde. Hepsinin gözlerinde sanki katilleri karşılarındaymış gibi bakışlar vardı. Alanis'e bakıyorlardı. Oysa onları Alanis öldürmemişti ki. Onlar istese canını verirdi, bilmiyorlar mıydı?
Böyle bakmamışlardı ona hayır, Five aşkla bakmıştı, emindi. Klaus yıllar sonra bulduğu kardeşiydi, öyle bakmıştı. Alanis'in yaşamasına hiçbirinin itirazı yoktu. Ama arkada kalanın yükünün daha ağır olduğu da belliydi.
Kendi isminin tekrar söylenmesiyle yavaşça gözlerini açtı. Bu sefer sağ tarafına döndü ve kırmızı kadife perdelerle süslenmiş cama baktı. Güneş ışıkları gözüne vuruyordu.
Odayı inceledi, yattığı yatağın yanında komodin vardı. Üzerinde ise bir çerçeve. Fotoğrafta üç kişi vardı, kim olduklarını anlamaya çalıştı.
Soluna döndü ve kapıya yaslanmış şefkatle onu izleyen gözlere baktı. Çok tanıdıktı hafif yeşile ve maviye kaçan bu gözler.
Five: Sonunda uyandın sevgilim, bu kadar uykucu olduğunu bilmiyordum.
Gülerek ona yaklaştı ve Alanis'in saçlarını düzeltti. Elinin tersiyle yanağını okşadı ve kulağına doğru eğildi.
Five: Tina bize kahvaltı hazırlamaya çalışıyor ve mutfağı başımıza her an yıkabilir.
Alanis ise yaşadığı şoktan çıkamamıştı bile. Hem Tina kimdi?
Alanis: Sen... ölmemişsin!?
Karşısında kanlı canlı duran sevdiğinin kollarına atıldı ve nefes nefese sarıldı. Bu yaşadıkları neydi, şimdi nasıl karşısında durabiliyordu?
Five: *gülümseyerek* Kalbim şu an biraz hızlı atsa da evet yaşıyorum.
Alanis ise onun başını ve nabzını kontrol ediyordu. Ölmediğini idrak edememişti.
Five: Yine hepimizin öldüğü rüyalardan mı gördün yoksa? Bunlar çoğalmaya başladı Als, bir doktora mı danışsak? Ciddi bir şey olabilir.
Five endişeyle ona bakmaya devam ederken Alanis gülümsedi ve yavaşça ayağa kalktı.
Alanis: Sen git, ben hemen geliyorum.
Karısının daha iyi göründüğünden emin olunca aşağıya indi Five. Alanis ise gördüklerinin aslında bir rüya olduğunu nasıl anlamadığını düşünüyordu. Çok gerçekçiydi. Daha demin oradaydı sanki.
Banyoyu bulmaya çalıştı. Odadan çıktıktan sonra hemen sağda olduğundan bulması zor olmadı.
Elini yüzünü yıkarken fark ettiği şey ise kanını dondurdu. Elinde, rüyasında Alicia'nın ölmeden önce dokunduğu kitaptan elinde izi kalan yonca vardı.
Kafayı yiyecekti. Gördükleri rüyadan mı ibaretti yoksa gerçekten yaşamış mıydı? Eğer rüyaysa bu yoncanın burda ne işi vardı? Eğer değilse de nasıl Five yaşıyordu?
Düşüncelerle boğuşarak seslerin olduğu tarafa gitmeye çalıştı. Five ve küçük bir kız gülerek tartışıyordu. Kızı gördüğü an tanıdı. Bu, Five'ın yanında önceden gördüğü kızıydı. Sadece biraz daha küçük hali.
Tina: Günaydın anne! Bak babamla krep yaptık, nasıl olmuş?
En fazla altı yaşında gibi gözüken kızına baktı. Ne kadar da güzel ve duru bir yüzü vardı. Onca kötülükten sıyrılıp nasıl böyle bir kızı dünyaya getirebilmişti?
Alanis: Canım kızım...
Alanis gözyaşları dökerek kızına sarıldı. Tina ise annesine ne olduğunu bilmiyordu. Bir anda ağlayarak ona sarılması normal değildi. Tina babasına baktı. Five ona sorun olmayan bakışlarla baktığında ise annesine döndü ve sarılmasına karşılık verdi.
Alanis kendine bir söz verdi. Ne yaşanmış olursa olsun, ister gerçek ister rüya, ne olduğunu bilmek istemiyordu ve araştırmayacaktı da. Şu an ailesiyle ve mutluysa gerisine gerek yoktu.
Tina: Klaus amcamlarla dışarı çıkabilir miyim? Sinemaya gideceğiz, lütfeeenn.
Derin bir nefes aldı Alanis. Her şey iyiydi, herkes yaşıyordu. Ailesinin yanındaydı. Tina'nın saçlarını okşamaya başladı.
Alanis: Tabii ki de bebeğim.
Tina gülümsedi ve kahvaltısını yapmaya başladı. Bir kaç dakika geçmemişti ki kapı çaldı. Tina heyecanla kapıyı açtı ve Klaus amcasını, kafasında tavşan kulaklarıyla gördü.
Klaus: Ben bu küçük kızı kaçırıyorum Als. Geç olmadan döneceğimize de söz veriyoruz. Değil mi küçük hanım?
Tina: Eveet!
Tina aşırı heyecanlanmış olacak ki bir an mutfaktaki masa sarsıldı. Alanis ve Five güçlerini de ona geçirmişlerdi. Daha küçük olduğundan etkin olmasa da yavaş yavaş kendini gösteriyordu.
Alanis evin bahçesine çıkıp onları yolculadı. Arkasındaki Five onun sırtını sıvazlayıp içeri geçtiğinde o da rahat nefes alıp kızının arkasından baktı.
Eve gireceği sırada tebessümü söndü. Her şey yine başına yıkılmıştı. Bu şüpheyle yaşayacaktı hep.
Klaus ve Tina'nın gittiği yolun tersinde Daniel, Alanis'e baş selamı vermiş ve aslında şu an hayatta olmalarının sebebinin de kendisi olduğunu göstermişti.
Daniel gülümseyerek hızla ordan uzaklaşırken Alanis'in dizlerinin bağı çözülmüştü. Hemen eve girip sırtını duvara yaslayıp elini göğsüne yaslamıştı. Kafasının içinde bir sürü düşünce dönüyordu. Gerçekten oydu.
Ama neden? Madem gerçekten hepsi yaşanmıştı, neden geri döndürmüştü? Ne olduğunu bilmiyordu ama bundan sonra ailesine zarar vereni yaşatmayacağının da farkındaydı.
Çenesini dikleştirdi ve kararlı bakışlarla kendine bir söz daha verdi. O Alanis'di ve ailesi söz konusu olduğunda herkes ondan korkmalıydı. Bir şans daha geçmişti eline ve bunu değerlendirecekti.
Gülümsedi ve sevdiği adamın yanına gitti.
Evet, bu kadardı. Resmen final oldu...
Eskiden yazdığımdan mantık hatası ve yazım hatası fazlasıyla var ama buna rağmen okuyan okuyucularıma çok teşekkür ediyorum 😽🧡
İlk kitabım, saçma sapan da olsa, bir sürü şeye vesile olduğundan da göz bebeğim olan kitapta tanıştığım dostlarıma da yanımda olduklarından çokça teşekkür ediyorum 🥺🤍
Bölümü nasıl buldunuz? Ucu açık bıraktığımı biliyorum ama hep böyle bir son düşünmüştüm.
Özel bölüm düşünmüyorum şu an ama belki Tina ile ilgili bir bölüm de olabilir.
Ve son kez... Online Muah ♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kemanlardan Çıkan Gerçek | TUA
Fanfiction"Sahneye çıkmaya hazır mısın Alanis?" "Ben her zaman hazırım Vanya." --- "Kemanlardan Çıkan Gerçek" adlı ilk kitaptır. "Cover By: @mirainohokage" --- #¹ aidan #¹ keman #¹ tua #¹ netflix #¹ kıyamet #¹ gr...