Medya: Doruk temsili
Okuyup oy vermeyenin evini basıyorum bilginize
...
Dükkanın faturalarını ödemiş bir şekilde mahallenin içine girdiğinde derin bir nefes alıp, cebindeki çıkardığı telefonuna baktı. Saat öğleyi geçiyordu, dükkanın pek dolu olmaması gerekiyordu. Bu tür ödemelere belirli günlerde ve belirli saatlerde gitmesi gerektiğinden ailesi olarak gördüğü ikiliyi yalnız başına bırakmak zorunda kalıyordu. Zorlanmalarını istemiyordu. İkilinin hiç zorlanmadıklarını söylemiş olmasına rağmen içi rahat etmiyordu. Gitmek ve gitmemek arasında kaldığı her an yaka paça dükkandan dışarı kendi çalışanları tarafından faturaları ödemesi için atılıyordu.
Kendi kendine tebessüm etti ve esneyerek elindeki telefona tekrardan baktı. Gördüğü mesajlar canını daha da çok sıkarken, gece rahat uyuyamamış olmanın da siniri vardı üzerinde.
Kız arkadaşı, namı diğer Burcu, şu aradan geçen üç ay içerisinde ne adam akıllı yüzüne bakmış ne de konuşmuştu. Şimdi ise birden bire ona mesajlar atıyor ve konuşmak istiyordu. Her ne olduysa İhsan pastanesini açtıktan sonra kendini geri çekmiş ve ona garip garip bakmaya başlamıştı. İlk başlarda bu olay çok üzse de, zaten herkesten gördüğü bu davranışları umursamamaya başlamıştı. Bünyesi alışmıştı. Fakat, hoşlandığın kişinin bile yanında olmaması koyuyordu.
Telefonundaki 'iş yerine geleceğim' adlı mesajlara cevap verme gereği bile duymadan cebine geri koymuştu. Sıkıntılı görüntüsü pastanesinin kapısını açıp içine girdiğinde yok olmuştu. İçeride kek ve çörek yiyen insanlara tebessümle bakıp, tezgahın arkasına geçip kendi kendine bir şeyler mırıldanıp kafasını sallayan Mert'e baktı. Kardeşinin keyfi yerinde gibi duruyordu. Mert'in keyfi yerinde olmadığı çok az gün vardı zaten, capcanlı bir yapıya sahipti.
Bakışlarını ondan çekip camdan dışarı baktı. Tam karşılarındaki kahve dükkanına baktı, beyaz balonlarla çevrelenmişti ama açılma günü bugün değil yarındı. Dükkandaki hareketlilik dikkatini çektiğinde istemsizce bakışlarını içeride birileriyle konuşan adama çevirdi. Bu mahalleye uymayan bir imajı vardı. Sırf bu yüzden bile garip bakışlara maruz kalabilir ve duymaması gereken şeyler duyabilirdi. Ne diye buraya gelmişti ki? Başka yer mi yoktu anasını satayım?
İçinden böyle derken dükkanın içinde gezen gözleriyle kafasını iki yana salladı. Kime ne diyordu ki? Sanki ondan çok farklıydı. Onun da imajı buraya uymuyordu ama bir şekilde geçinip gidiyordu işte.
Mutfağa şöyle bir göz atıp kaşlarını çattı ve Mert'e döndü. "Elif nerede Mert'im?"
"Depoya taşınacak malzemeler geldi onlarla uğraşıyor."
"Ee sen niye buradasın?"
Mert ona bakıp omuzlarını silkti. "Sırf elimden kayan koli düştü diye ağzıma sıçtı. Siktir çekip içeri geçmemi söyleyince ben de ikiletmedim yellozu." Elindeki kekleri vitrine koyarken kaşlarını çatmış ve somurtmuştu. İhsan gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp yanına gitti.
"Senin de işine geldi tabii. Hadi yürü," dedi vitrinin camını kapatan Mert'e bakıp. "Git yardım et kardeşine. Kasaya ben bakarım."
Mert ellerini beline koyup, "Yok ya." dedi kaşları çatık bir şekilde. "Hem siktiri yiyen benim, hem hiçbir şey olmamış gibi yanına giden de benim öyle mi? Ya İhsan, abim taraf tutuyorsun resmen amına koyayım." Söylense de arka tarafa doğru ilerleyen adama gülümseyerek baktı İhsan. Onlarında kavgası anca bu kadardı. Aralarındaki kardeş sevgisi o kadar yoğundu ki tartışsalar bile birbirilerine kıyamayan tiplerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rakip ● [bxb]
General Fictionİki rakibin birbirine verdiği değer, kendi ailelerinin onlara verdikleri değerden daha fazlaydı. Eşcinsel kurgudur. +18 durumlar, argo - küfür, şiddet, bazı insanları tetikleyebilecek unsurlar bulunabilir. Rahatsız olacaklar lütfen okumasın. Tag: Bx...