6- Hasan

2.1K 183 79
                                    

Medya: Temsili Doruk

Benim bugünlerde sürekli bu kitaba yazasım geliyor ama böyle yaparsam Hafaza'yı çok boşlarım da gibime geliyor. Napsam acaba kafayı mı yesem :D

İyi okumalar ✨

...

Havaların ısınmasından dolayı mahallede çoğalan yeni yüzler ve köyden gelenlerle, pastane bir hayli işlek olmuştu. Normalde şu son on gün içinde gelen müşterilerin yarısını idare ediyorlardı ve bu hem pastaneye hem de kendisi için yeterliydi. Bazen ekstra parası bile oluyordu. Şimdi ise kazandığını iki katından fazlasını kazanıyordu ve bundan hiç şikayetçi değildi. Fakat, stoktaki ürünleri çok çabuk bitiyordu ve pastane çok büyük olmadığından masalar dolu oluyor, insanların çoğu oturacak yer bulamıyordu.

Birdenbire bu insan akınının bir diğer sebebi Doruk'un kahve dükkanı olduğunu biliyordu. Açıldığı günden bu yana çok yoğun bir tempoda çalışmışlardı çünkü sürekli bir insan kuyruğu oluyor ve insanlar simsiyah dükkanın önünde fotoğraflar çekiniyordu. 

Popüler bir işletme olduğunu Doruk ona 'altıncı dükkanım' dediğinde anlamıştı zaten ama yine de bu kadar popüler olmasını beklememişti. 

İnsanlar oradan kahvesini alıp, pastaneye şöyle bir bakıyor ve tatlı bir şeyler almak için içeriye giriyordu. Durum böyle olunca rakipten daha çok, ortak çalışan iki dükkan gibi olmuşlardı. İnsanlar ondan içeceğini alıyor kendisinden ise yiyecek bir şeyler.

"Elif'im çileklerin durumu nasıl?" 

İhsan'ın sorusuyla, kivili pasta paketlemeye çalışan kadın kafasını kaldırıp yanındaki kutulara baktı. Dudağını büküp kafasında bir değerlendirme yaptıktan sonra "En fazla bir pastaya yetecek kadar var." dedi ve işine geri döndü. 

İhsan aldığı cevapla kafasını kendi düşüncelerine sallayıp elindeki kalemle not defterine çileklerin de yenilenmesi gerektiğini not aldı. Depoya doğru ilerleyip içindeki gıdalara şöyle bir göz attı ve alınması gereken diğer ürünleri çabucak not alıp defteri kapattı. Kalemle defteri tezgahın en kenarına bırakıp derin bir nefes aldı ve mutfaktan çıkıp tezgahın arkasında belini sağa sola oynatan esmer gencin yanına gitti.

"Hayırdır Mert'im, sırtın mı ağrıyor?" diye sordu vitrindeki ürünlere göz atarken. Haftalık gelen kekler ve makaronlar neredeyse bitmek üzereydi. Bu da demek oluyordu ki yarın bazı şeyleri satamayacaklardı çünkü ürünlerin yenilenmesine daha iki gün vardı. Daha erkenden gelmelerini de isteyemiyordu. Normalde isteyeceklerini istiyor ve her şeyi toptan, makul bir fiyata alıyordu. Özel olarak bazı ürünleri getirmelerini istese fiyatlar saçma bir şekilde artıyordu ve İhsan boşu boşuna o kadar parayı yakmak istemiyordu.

Mert sırtıyla uğraşmayı bırakıp kollarını yukarı doğru esnetti. "Büyük bir sıkıntım yok da, birdenbire insan akımı olunca yetişemiyorum diye fazladan uğraşmaya çalışıyorum."

İhsan vitrini kapatıp, eğildiği yerden doğruldu tezgahın altındaki bölmede duran küçük sandalyeyi çıkarıp kasanın önüne koydu. Esmer gencin belinden nazikçe ittirip "Geç otur Mert'im. Masalarla ben ve siparişlerle ben ilgilenirim." dediğinde Mert'in kaşları çatıldı. 

"Abi saçmalama. Senin arkada benden daha fazla işin var."

"İnternet siparişlerini az önce bitirdik ve bu saatten sonra da hamur açıp bir şeyler yapamayacağımıza göre teknik olarak şu an işsizim." dedi, tezgahın üstündeki bezi alırken. Mert'in hala ayakta dikildiğini gördüğünde gözleriyle 'sandalyeyi işaret etti. Esmer genç onun itiraz istemeyen yüzünü gördüğünde istemeye istemeye gidip sandalyeye oturdu.

Rakip ● [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin