İyi okumalar ❤️
...
Mikrodalgadan gelen 'bip' sesiyle elindeki çikolata kaplı kurabiyeyi hızlıca kabın içine koyup, birkaç adım ötesindeki mikrodalgaya gidip kapağını açtı ve içindeki kupayı sapından tutup çıkardı. İçindeki suflenin görüntüsüne şöyle üstten bir bakıp tezgahı üstüne koydu.Önceden deneme olarak yaptığı kupaları da alıp hepsini yan yana koydu. Bardakta sufle pek yapmadığından nasıl bir yapacağını kestirememiş, tadının nasıl olacağını da ayarlamamıştı. Alışkın olmadığı bir şeyi yapıp, tadına bile bakmadan şak diye Doruk'a verseydi büyük ihtimalle tadı berbat olurdu. Bu durumda hem kendini rezil etmiş olur hem de adam akıllı yapmaya çalıştığı teşekkürü elinde patlardı.
Birkaç tarif denemiş ve elinde bulunan kupalara o tarifleri uygulamıştı. Yaptığını beğenene kadar denemeler yapmış, en sonunda ise görüntüsü güzel olan ve kıvamını tutturduğunu düşündüğü bir tarifi Doruk'un kupasında uygulamıştı. Dıştan güzel görünen suflenin içi de umarım güzel kalmıştır diye düşünerek duvardaki saate baktı.
Bir saat önce kapanma saatleri geldiğinden Elif ve Mert'i eve yollamış, kendisi ise dükkanda kalıp suflelerle uğraşmıştı. Neyse ki Doruk'un dükkanı onlardan iki saat daha geç kapatıyordu da, çok acele etmesine gerek kalmadan sufleyi yapabilmişti.
Derin bir nefes alıp hırkasının kollarını sıvadı. Sufleyi soğumadan götürmesi gerekiyordu yoksa tadı kötüleşebilirdi.
Kupanın üstünü, kupalara özel kapaklardan biriyle kapattı ve mavi kabın içine koyduğu çikolatalı kurabiyelere döndü. Birkaç tane daha kurabiye sıkıştırıp onu da kapattı. Doruk'un tek çalışmadığını, yanında bir kişinin daha olduğunu görmüştü. Tanımasa da 'ayıp olmasın' diyerekten o kişi için de bir şeyler götürmeye karar vermişti. Bugünden kalan fakat tadı hala güzel olan kurabiyelerin hepsini koymuştu. Çok değil, en fazla yirmi kurabiye falandı.
Kabı küçük bir poşetin içine koyup kupayı da eline aldı. Deneme yaptığı kupaları tezgahın üstünde öylece bırakmaya karar verdi. Ne de olsa Mert ve Elif sabah geldiğinde onları bir güzel süpürürlerdi. Tatlıya düşkün ikizlere tadı kötü olan şekerli bir şey versen bile onu büyük bir afiyetle yerlerdi.
Mutfağın ışıklarını kapatıp çıktı ve tekrardan her şeyi halledip halletmediğini kontrol etmek için kasanın önüne gitti. Her şeyin yerli yerinde ve hesaplanmış bir şekilde olduğunu gördüğünde tezgahın arkasından çıktı ve bu sefere de temizlediği sandalyelere şöyle bir baktı. Bir problem göremediğinde pastanenin ışıklarını kapatıp dışarı çıktı.
Kapıyı kilitleyip arkasını döndü ve kahve dükkanına uzaktan şöyle bir baktı.
İlk başlarda 'fazla siyah' ve 'karartıcı' diye düşünse de, gözü alıştığından mıdır nedir şimdi o kadarda kötü gelmiyordu gözüne. Kendine özel bir tarzı vardı. İhsan'ın pastanesinin kendine özel bir tarzı olduğu gibi.
Elinde tuttuğu kupayı hafifçe sıkıp derin bir nefes aldı ve sesli bir şekilde dışarı verdi. Karşıdan karşıya geçerken üstünde nedensiz bir gerginlik vardı. Bunun nedeninin yaptığı sufleyi beğenmeme ihtimalli olduğundan kaynaklandığını düşündü. İhsan kendi elleriyle yaptığı tatlıları veya yemekleri eleştiren insanlara ne kırılıyor ne de üzülüyordu çünkü eleştiri almak gayet doğal bir şeydi. Onu endişelendiren eleştiriden daha çok, Doruk'un sufleyi beğenmeyişiydi. Aslında o da normaldi, sonuçta tatlı şeyleri sevmiyor bile olabilirdi. Veya daha da şekerli seviyor olabilirdi. Bunun tam tersi olarak da az şekerli seviyor olabilirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/333084358-288-k942260.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rakip ● [bxb]
Fiction généraleİki rakibin birbirine verdiği değer, kendi ailelerinin onlara verdikleri değerden daha fazlaydı. Eşcinsel kurgudur. +18 durumlar, argo - küfür, şiddet, bazı insanları tetikleyebilecek unsurlar bulunabilir. Rahatsız olacaklar lütfen okumasın. Tag: Bx...