Kimi suçlayabilirdim ki en büyük hatalı ve her şeyi başlatan benken? İçimdeki pişmanlığımla kendimi yiyip bitirmekten başka ne yapabilirdim? Düzeltmek istesem neyi düzeltecektim?
Babamın mesajından sonra fotoğrafını banada attığı Tamer'in ölü bedeninin yüküyle konuşmaya bile hakkım var mıydı?
Tamer'in elindeki fotoğrafa ne olduğu hakkında da hiçbir fikrim yoktu aynı babamın bu durumu nasıl öğrendiğini bilmediğim gibi. Deniz ve Emirhan'ın yüzlerine nasıl bakabilirim ki? Benim iş arayıp bulaştığım bir mesele için arkadaşınız öldü nasıl diyebilirim?
Peki babamın böyle bir insan olduğunu öğrendiğim şokunu nasıl atlatabilirim? Senelerce dövüş kulübünden başka arzusu yok sanıyordum.
"Noyan? Daldın iyice ne oldu?" Deniz arkasında kalan duvara dalmış gözlerimin önüne geçip odağımı kaybettirince az biraz kendime gelebilmiştim.
"Yorulmuşum durunca hissettim."
"Duş alıp uyuyalım o zaman?" Hafifçe kafa sallayıp banyoya yöneldim. Gerçekten elimi yüzümü yıkamam gerekiyordu.
Duş kabinin kapısını açıp suyun akışını izledim bir süre. Yavaşça suyu bedenimle temas ettirdiğimde soğuk su bedenimi uyuşturmuştu. Böylesi bir nebze daha iyi gelmişti ama duş süremi uzatmam onlarında dikkatini çekerdi bu yüzden rastgele bir şampuan alıp saçlarım ve vücuduma sürdükten sonra kısaca durulanıp çıktım kabinden. Deniz'in şampuanıydı büyük ihtimalle çünkü onun kokusuydu bu.
Kapının arkasında asılı herhangi bir havluyu belimi sardığımda kapı koluna uzandım. Nasıl bakabilirdim ki yüzlerine? Hangi cesaretle?
İçime derin bir nefes çekip kapıyı açtığımda Deniz'in göğüsünde uyuyakalmış Emirhan ve Emirhan'ın saçlarıyla oynayan Deniz karşılamıştı dakikalar önce kör olmayı dileyen gözlerimi. İstemsizce küçücük bir gülümseme ele geçirmişti dudaklarımı.
"Uyuyakaldı kıpırdayamıyorum. Koltuğun üstündeki hırkayı verebilir misin?"
Cevap niyetine adımlarımı koltuğa ilerletip hırkayı ona uzattığımda teşekkür etmiş ve kendi üstüne atmıştı. Emirhan'ın tüm vücudu yorganın altındaydı ama Deniz biraz daha üşümeye müsaitti.
"Dolaptan rahat kıyafetler al istersen? Gece soğuk oluyor üşütüp hasta olma."
Şurada oturup ağlamamak için kendimi zor tutuyorken düşünceli davranışları beni daha çok zorluyordu. Daha fazla konuşma olanaklarımızı indirgemek için dolaba yönelip herhangi bir kapağını açtıktan sonra siyah eşofman ve siyah oversize bir tişört seçip giyinmeye başladım. Reddedersem üzerinde duracağını biliyordum çünkü.
Tam yatağa oturacağım sırada alacaklı gibi çalan zil ve kapı sesiyle Deniz'le telaşlı bakışlarımız birbirimizi bulmuştu.
"Deniz sen insen daha iyi olacak gibi." Babamın olabilme ihtimali vardı ve eğer oysa da saklanmak için vaktim olmalıydı.
Deniz beni onaylarcasına Emirhan'ı nazikçe yan taraftaki yastığa bırakıp üzerine hızlıca eşofman giyip odadan çıktı. Emirhan da kapı sesinden ve haraketlilikten rahatsız olmuş olacak ki uykusuzluktan kıpkırmızı kesilmiş gözlerini aralamıştı. Yanına gidip yanaklarından öpüp "uyumaya devam et, bir şey yok" demek o kadar çok istemiştim ama yapamadım.
Merakıma yenik düşüp Deniz'in arkasından bende ilerleyip merdivenin başında durdum. Deniz kapıyı açtığı gibi içeri giren Ekin'le vücuduma bir kez daha kal gelmişti.
"Emirhan? Emirhan nerede?" Bu evde bu saate bulunması şokunu hâla atlatamamışken sorusu daha da şaşırtmıştı beni.
"Yukarıda uyuyor." Ekin'in yüzündeki saniyelik rahatlamıyı görmüştüm ama hâla gergindi. Deniz'in cümlesiyle koşar adım merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladığında karşılaşmamız kaçınılmaz olmuştu. Birbirimize şaşkın bakışlar atmıştık ama uzun sürmemişti çünkü sorgulamadan yanımdan geçip doğruca Emirhan'ın bulunduğu odaya girmişti.
Deniz de yanıma ulaştığında Ekin'in arkasından bizde odaya girdik ama birbirlerine sarıldıkları bir görüntüyü beklemiyordum. Emirhan çocukluk arkadaşım demişti ama bu kadar yakın olduklarını bilmiyordum. Deniz'in tepkisini merak ettiğimden kafamı ona çevirdim. Şaşkınlık kesin vardı ama mimiksiz suratından ne anlam çıkarmalıyım bilememiştim.
"Kan ter içinde kalmışsın ne oldu?" Emirhan endişeyle Ekin'i kendinden ayırıp onu süzdüğünde yeni fark etmiştim kıyafetlerine bulaşan kan izlerini ve terden sırılsıklam olmuş saçlarını.
"Anlatıcam. Noyan burada olmana çok sevindim! Görkem'i de çağır acele etsin!"
"Sen iyi olduğuna emin misin?" Deniz dehşetle açtığı gözlerini Ekin'e dikmişti ve cümlesinin bitmesiyle Ekin'e yaklaşıp tişörtünü sıyırdı. Bir sürü yeni açılmış yara vardı vücudunda ve her biri kanıyordu. Ekin telaşla Deniz'i kendinden uzaklaştırıp bana delici bakışlarını göndermeye başladı.
"Acele et!" Ayaklarım aldığı emirle komodindeki telefonuma doğru ilerlemiş titremeyi kesmeyen ellerimle telefonuma tuşlamaya başlamıştım. Görkem son arananlarda olduğundan kolay bulmuştum oda çok geçmeden açmıştı zaten.
"Oyundayım hızlı söyle."
"Deniz'lere gel ve hızlı ol." Sesim istemsizce titriyordu aşırı gerilmiştim.
"Sesin iyi gelmiyor? Noyan bir şey mi oldu?"
"Sadece gel ve hızlı ol." Telefonu yüzüme kapatmıştı. Büyük ihtimalle bilgiseyarı bile kapatmadan pijamalarıyla gelecekti.
"Kim yaptı bunu?" Emirhan uykulu hâlinden tamamen kurtulmuş saf sinirle Ekin'in kanlı tişortüne bakıyordu.
"Anlatıcam ama fazla zamanım yok. Görkem geliyor mu Noyan?"
Sadece kafa sallamakla yetindim. Bacaklarımın bile bedenimi ayakta tutacağından süpheliydim şuan titremesinden. Deniz de fark etmiş olacak ki bedenimi yavaşça yatağa oturtturmuştu.
"İltahap kapacaksın Görkem gelene kadar krem sürüp saralım." Deniz hepimizden daha sakindi ve ortamı yatıştırmaya çalışıyordu.
Benim gerginlikten titremeyi kesmeyen vücudum, Emirhan'dan ortama yayılan saf sinir aurası, Ekin'in dokunsan bayılacak şekilde olan kırgın vücudu ve gerginliği... Deniz ne yapabilirdi ki tek başına?
...
Düşüncelerinizi merak ediyorum yorumlarınızı görmek benim için önemli ve vote atmayı unutmayın lütfenn. Gelecek bölümler için teorisi olan var mı?
