Hakemin başla komutuyla saniyeler akmaya başlamış gerginlikten ellerim uyuşmaya başlamıştı. Tahminimden daha kalabalıktı izleyici kitlesi ve Pamir'den sonra bende kaybedersem hem para konusunda sıkıntıya girecektik hem de takım itibarımız sarsılacaktı. Polat ile ikimizin, takımlarımızın kaptanı olmamız da cabasıydı.
İlk hamle Polat'tan geldi. Sağ yumruğunu yüzüme doğru savurmuştu. Refleksle bileğinden tutup kendime çektiğimde sol ayağıyla iç dizime çelme takıp düşmemi sağladı. Asla böyle bir haraket beklemiyordum!
Kendisini bildiğinden üstüne şortu dışında hiçbir şey giymemişti. Bu da benim için dezavantajdı. Üstüne birşey almış olsa yakasından tutar onu da aşağı çekerdim ama şu durumda nafileydi.
Bir elini boynuma diğer elini sağ el bileğime sabitleyip karnıma oturdu. Üstünlük kurduğuna dair psikolojik veri gönderiyordu herkese kendince.
Sol elimi boynuna attığımda saliselik el boşalması yaşamış bende durumu değerlendirmekten geri kalmamıştım. Sağ elimi elinin altından çekmiş geri düşmesini sağlayıp bu sefer ben onun karnına oturmuştum.
Yayadığı kendince psikolojik üstünlüğün hiçbir şey olduğunu insanlara göstermek istemiştim. Yoksa daha farklı tekniklerde uygulayabilirdim.
Fazla uzatmayıp üstünden kalktığım da anında ayaklanmış hırsla daha da kararmış gözleriyle bana bakmaya başlamıştı. Benim de ondan geri kalır bir yanım yoktu.
...
Maçın bitmesine on dakika kadar bir süre kalmıştı ve ikimizde bayıldı bayılacak gibiydik. Kazanmaya odaklanmak yerine üstünlük kurma çabasında olduğumuzdan olması gerekenden daha fazla efor sarf etmiştik.
Maçın ortalarına doğru Deniz ve Emirhan'ın da burada bizi izlediklerini görmüştüm. Bu bana güç verirken Görkem'in en önde yaptığı destekleyeci hareketleri ve söylemleri ile el birlikleriyle beni buraya kadar getirmişlerdi.
Polat ise üzgündü. Sanırım Ekin'in de onu izlemesini istemişti ama o burada değildi. Daha doğrusu ben görememiştim.
Polat son kalan mecaliyle karnıma tekme attığında engel olamamış yere yığılmıştım. Tekrar ayağa kalkabilecek gücüm var mıydı o bile meçhuldu şuan.
Kendimi zorlamam gerektiğini biliyordum ama bacaklarım zihnimi ne kadar dinliyordu ki? Polat'ta dayanamamış olacak ki dizlerinin üzerine düşmüştü. Dışarıdan gelen "kalk!" tarzı söylemler şuan ikimizinde umrunda değildi.
Gözlerimi salonda gezdirdiğim sırada Emirhanla gözgöze gelmiştim. Gülümsüyordu bana. Deniz'e çevirdiğimde bakışlarımı oda göz kırpmıştı. Görkem'e baktığımda sadece ağzını oynatarak gururla "Mükemmelsin." demişti.
Polat'a baktığımda ise yere tamamen oturmuş üzgün ifadesiyle salondakilere bakıyordu. Neredesin Ekin?
Ona baktığımı hissetmiş olacak ki oda bana çevirmiş gözlerini samimice gülümsemişti. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.
Dakikalar öylece akmış hakem bitirme düdüğünü çalmıştı. Tekrar ileri günlere atılan bir Fear'a karşı maçım daha.
Polat oturduğu yerden kalkmış bana da kalkmam için elini uzatmıştı. Teklifini geri çevirmeyip bende eline elimi koyduğumda beni de oturduğum yerden kaldırmış tebrik ettikten sonra ringden çıkmıştı.
Bende hemen arkasından çıktıktan sonra Görkem koşarak yanıma gelmiş kocaman sarılmıştı.
"Çok iyidin!"
"Sağol kardeşim." Değil konuşmak, yürümeye bile mecalim yoktu şuan.
Yavaş adımlarla soyuna odasına adımlayıp kapıyı açtım. İçerisi bomboştu. Çantamı arabada unuttuğum aklıma gelirken kilitlenebilir dolaptan anahtarlarımı ve telefonumu alıp salonun dışına çıktım. Evde duş alıp direkt uyumak daha mâkul bir seçenekti şuan benim için.
Görkem'e eve gittiğime dair kısa bir mesaj çekip arabayı çalıştırdım.