Sıcak bastığını hissettiğimde, geceden üzerime örtmüş olduğum yorgana tekme atarak yataktan düşmesine sebep oldum. Tekmemin dozunu uyku sersemliğiyle biraz kaçırmıştım.
Tekrar uykuma dönmek istesem de saate bakma ihtiyacım daha ağır basmış, telefonumu yan komodinden almış, saattin 10.00'a geldiğini görmüştüm. 12.00'de maçım vardı.
Biraz heyecan biraz da stres karmaşıklığıyla yataktan kalkıp kapıya yöneldim. Duş alıp salona geçmem en az bir saatimi alırdı. Maç Fear'da yapılacaktı ve Fear ile evim arası en az yarım saatlik mesafe vardı.
Kapıyı açtığımda gözlerim koltuğa ilişti. Ekin hâla uyuyordu. Onu uyandırmamaya dikkat ederek lavobaya ilerledim.
Yarım saat kadar süren hijyen ihtiyaçlarımı karşıladıktan sonra üzerime havlu atıp kapıyı açtım. Ekin koltukta oturur pozisyonda yere odaklanmıştı. Karmakarışık saçları, şişmiş dudakları, kocaman açmış gözleriyle yeni uyandım diye bağırıyordu âdeta.
"Günaydın." Çekinmiştim konuşurken. Nasıl tepki vereceği karşısında hiçbir fikrim yoktu.
"Günaydın." Yavaşça gözlerini bana çevirmiş ifadesizce bana bakmaya başlamıştı.
"Üstümü giyineyim, yoldan yiyecek birşeyler alıp geçeriz salona olur mu?" Ekin'in arabasıyla geldiğine ihtimal vermiyordum ve bu kadar bencilliğimden sonra otobüse asla bindirtemezdim.
"Kendim giderim." Aynı zamanda koltuktan kalkmış dün gece üstüne örttüğüm örtüyü katlamaya başlamıştı.
"Ekin. Özür dilerim." Saniyelik bana bakmış, katladığı örtüyü koltuğun kenarına düzgünce yerleştirdikten sonra cevap vermişti.
"Sorun değil desem rahat hissedecek misin?" Hissetmeyecektim.
"Sanmıyorum."
"O zaman özür dileme." Başka ne yapabilirdim ki? Dünü düzeltemezdim, tekrar geçmişe gidemezdik...
"O zaman izin ver salona bâri seni ben bırakayım."
"Beş dakikan var." Dedikten sonra arkamda ki kapıya yönelmiş lavaboya girmişti. Kapıyı kapattığında ben de odama geçmiş, dolabımın başında dikilmeye başlamıştım.
Polat kıyafetten veya yakadan sizi yakaladığında geri kurtulunması zor oluyordu. Bu yüzden atletimi ve basketçi şortumu giyindim. Odadan çıkmadan telefonumu ve anahtarlarımı alıp salona geçtim. Spor çantam arabam da oluyordu genelde.
Ekin dışarıya açılan kapıyı çoktan açmış ayakkabılarını giyiniyordu. Yanına ulaştığımda kapıyı kilitlemiş bende ayakkabılarımı giydikten sonra arabaya doğru yürümeye başlamıştık.
...
Fear'a yakın bir pastanede durmuş sandaviç sırası bekliyorduk. Aynı zamanda da Görkem'i de bekliyorduk.
Görkem'e Ekin'in burada olduğunu söylememiştim. Kendi gözlerimle yüz ifadesinde ki değişimi görmek istiyordum. Aşk ve sevgi anlamında mı Ekin'e bakıyordu yoksa hayranlık ve idol görmek olarak mı anlamam gerekiyordu.
Sıra bize geldiğinde Görkem adına da sipariş verdim. Şuan da aç olduğuna adım gibi emindim.
Siparişlerimiz için bize seslendikleri sırada Görkem de pastane kapısını açmıştı. Ekin beni Görkem'e doğru yönlendirmiş kendisi siparişlerle ilgilenmeye gitmişti.
"Dışarı da bekleyelim." Diyip daha yeni kapattığı kapıyı geri açmış kendimle birlikte onu da dışarıya çıkarmıştım.
"Sipariş verdin mi?" Sadece kafamla onayladım.
Kapı tarafında haraketlilik hissedince gözlerimi Görkem'e diktim. Yüz ifadesinde ki değişimleri anbean görmek istedim.
Başta şaşkınlıktan gözleri büyümüş daha sonra samimice gülümseyip tek elini selam anlamında kaldırmıştı. Ekin de baş selamı verip elinde ki poşeti Görkem'e uzattığında, başta poşete bakmış daha sonra ciddi mi diye Ekin'e ondan sonra da benimle gözgöze gelmişti.
"Yemeyeceksen para vermeseydik keşke." Havada kalmıştı poşetli eli.
"Ha yok. Şey yani açım. Sağol. Sağolun." Ekin'in elinden poşeti almış sandaviçin birini bana verip birini kendine aldıktan sonra poşeti buruşturup çantasına koymuştu.
"Hadi atlayın. Geç kalıyoruz." Daha ısınma yapmam gerekiyordu.
...
Yolculuk sessiz geçmişti. Görkem, Ekin burada diye dün ve bugün için soru yağmuruna tutmuyordu. Ekin ise sabahtan beri değişmeyen ruh hâliyle modu düşüktü. Ben de maç için teknikler kuruyordum kafamda.
On dakikalık yolu tamamladığımızda Ekin sokağın başında inmiş bende arabayı salonun önüne park etmiştim.
"Maçından sonra ne olacak biliyor musun Noyan?" Gizemli birşey anlatıyormuş gibi kurmuştu cümlesini.
"Ne olacak Görkemim?" Bende onunla aynı tonda yanıt verince gözlerini kocaman açmış daha da yaklaşmıştı bana.
"Mahkeme." Yavaşça heceleyip geri çekilmişti. Gülümsemeden edememiştim. Oda gülmemek için zor tutuyordu kendini. Daha fazla dayanamayacağını anladığında arabadan inip salona yürümeye başladı. Hemen arkasından bende inmiş arabayı kilitledikten sonra koşar adım ona yetişmiştim.
"Dün tüm gün neredeydin?" Yüksek desibelli sesi işitince benim de Görkem'in de ilgisini çekmişti.
"Özür dilerim. İşim vardı." Ekin'in sesi kısık gelmişti. İçine konuşuyor gibiydi.
Odalara açılan kolidorda konuşuyorlardı ve Fear'ın başkanı aşırı sinirli görünüyordu.
Sert bir tokat sesi kolidorda yalkılandığında Görkem'e de bana da kal gelmişti.
"Özür dilermiş! Bu kaçıncı vukuatın!" Ekin'in sırtını duvara vurdurtmuş. Kendi ve duvar arasında sıkıştırmıştı. Aynı zamanda da sol üst kolundan tutuyordu Ekin'in. Eminim moraracaktı orası. Yavuz başkan kalıplı bir adamdı. Tecrübesi hatrı sayılır şekilde ünlüydü câmiyada.
"Bir daha olmayacak üzgünüm." Canı yanıyordu. Tekrar anlamıştım dışarıdan sert ve kırılmaz görünen insanların içeriden bakıldığında aslında yıkıntı altında zarzor sağ kalmaya çalıştıklarını.
Görkem oraya doğru hareketlendiğinde kolundan tutmuş hayır anlamında kafa sallamıştım. Karışırsa durum Ekin için daha çıkmaza girebilirdi. Şuan ki durum tamamen benim yüzümdendi ama şuanlık yapabileceğim birşey de yoktu.
Her ne kadar istemesem de Görkem'i ring alınına yönlendirmiş bende soyunma odası tarafına yönelmiştim.
Ve söz veriyorum Ekin. Telafi edeceğim.
...
Düşüncelerinizi merak ediyorum yorumlarınızı görmek benim için önemli ve vote atmayı unutmayın lütfenn