"Daha ne kadar gülecek?" Deniz'in sorduğu soruya Emirhan bilmiyorum anlamında mimik kullanmış yatağın ucuna oturmuştu. Gülme krizim geçmişti ama sırıtmamı durduramıyordum. Grup ilişkileri benim için yeni değildi ama onları düşününce daha farklı hissediyordum ve yanlarında olma isteğim daha fazla körükleniyordu. Şimdi onların yanında sorgusuz, neden aramadan olacağımı bilmek beni mutlu ediyordu.
"Grup sarılması?" Bir anda gülmeyi kesip ciddiyetle sorduğum soru karışında ikisi de bir süre tepkisiz kalmıştı. Deniz üstüme atlayana kadar...
Deniz gerçekten mutlu olmuştu. Emirhan da mutlu olmuş görünüyordu ama bir yerlerde tereddütün de olduğuna emindim. Bu durumu zamana bırakmanın daha iyi olacağını düşünüyordum şuan için. Emirhan da bize katıldığında tamamlanmıştık.
"Uyuyorsun diye rahatsız etmek istemedik ama sen uyurken birkaç kez Görkem aradı." Birbirimizden ayrılırken Deniz vermişti haberi. Ellerim ciddiyetle telefona giderken gerilmiştim.
"Biz çıkalım Deniz. Özel olabilir."
"Hayır hayır. Önemi yok oturun. Hatta daha iyi bile olabilir."
Deniz ve Emirhan "emin misin?" bakışları atarken sadece kafa sallamakla yetinmiştim. Görkem 5 defa aramıştı. Arama tuşuna bastıktan sonra daha ilk çalışta açmıştı telefonu.
"Nerdesin?" Telaşlı geliyordu sesi.
"Arkadaşımın evindeyim ne oldu?" Yanında birileri olabilirdi ve riske atmak istememiştim.
"Seni Deniz'in evine girerken görmüşler Noyan! Baban delirdi salonda." Ellerim titremeye başlamıştı. Cevap bile veremiyordum. Görkem de anlamış olacak ki "Hemen gel" deyip kapatmıştı telefonu.
"Noyan? Ciddi birşey mi? Ne oldu?" Deniz'in telaşlı sesi kulaklarıma ulaşıyordu ama şuan ondan daha telaşlı olduğum kesindi. Kendimi geçtim onları da yakmıştım.
"Özür dilerim..." sessizce dökülmüştü kelimeler karşımdaki telaşlı ikiliye doğru.
"Ne için?" Emirhan kaşlarını çatmış beni beklerken, Deniz gözlerini dikmiş ifadesizce bakıyordu.
"Benim gitmem gerekiyor. Döndüğümde herşeyi anlatacağım." Sakince kurmuştum cümlelerimi.
"Bırakalım ister misin?"
"Kendim gitsem daha iyi olacak. Teşekkür ederim." Deyip yataktan kalkmış, kendi kıyafetlerimi alıp aşağı katta ki lavaboya inmiştim. Her ne kadar Deniz'in teklifini reddetmek istemesem de bu durumda zorundaydım. Deniz'in kıyafetlerini üzerimden çıkardıktan sonra kendi kıyafetlerimi giyindim. Oysa ne mutlu uyanmıştım güne...
Kapıyı açtığımda karşımda beni bekleyen telaşlı Deniz, ortada görünmeyen Emirhan vardı.
"Kötüyü düşünmek istemiyorum ama Görkem iyi değil mi?" Görkem iyi ama bize ne olacak?
"İyi. Döndüğümde anlatacağım." Onlara gelebilecek en az hasarla geri dönmek istiyordum. Şuan onlara durumu anlatmam sonuçsuz kurgularla sonuçlanacaktı ve tabii ki yersiz telaşlara.
"Birşey atıştırmadan çıkma!"
Mutfaktan elinde ekmek poşeti ve sanırsam içinde sandaviç ve küçük kutu meyve suyuyla Emirhan çıkınca yere çivilenmiş gibi hissetmiştim. Onu ilk görmediğimde odada uyumaya devam ettiğini bile aklımdan geçirmiştim. Beni gerçekten şaşırtmıştı.Elime tutuşturduğu poşete gözlerim kayarken bir kez daha kötü hissetmiştim. Onların riskine haraketler yapacaktım birazdan ve habersizce bana iyi davranıp benim için telaşlanıyorlardı.
"Teşekkür ederim." Daha ne diyebilirdim ki? Cevabını beklemeden kapıya yöneldim. Daha fazla bu huzurlu ortamda bulunmak istemiyordum. En azından bu olayı atlatana kadar.
"Gelmemiz veya yapmamız gereken bir durum olursa ikimizinde telefonları açık olacak. Dikkat et kendine." Kapıyı açıp ayakkabılarımı giyene kadar beni izlemişlerdi. Görüşürüz diyeceğim sırada da Deniz'in cümlesi bir kez daha ukte yerleştirmişti içime. Hafif kafa sallayıp "Görüşürüz." demiştim sadece.
Soğuk davrandığımın farkındaydım ama biraz daha samimiyetlerini görürsem oturup ağlayabilirdim bile. Koşar adım evlerinin bahçesinden çıktığım sırada kapının kapanma sesini duymuştum. Kim bilir ne düşünüyorlardı?
Hızımı kesmeden ilerlerken telefonumu çıkarıp Ekin'i aradım. Yaklaşık dört veya beşinci çalışında açmıştı.
"Efendim."
"Herhangi birşey duydun mu hakkımda?"
"Anlamadım."
"Tamam sağol."
Biraz yüzüne kapatmış gibi olsamda haberin diğer salonlara ulaşıp ulaşmadığını merak etmiştim. Bu sefer de Görkem'i çaldırdım. İlk çalışta açmıştı.
"Nerde kaldın?"
"Beş dakikaya ordayım. Durumlar nasıl?"
"Değişen birşey yok. Baban aşırı sinirli ve seni bekliyor."
"Geliyorum."
Telefonu kapatıp koşmaya başladım. Babamı Tanırım. Zaman ona kaldıkça kafasında ne tür senaryolar kurabileceğini tahmin bile edemezdiniz ve bazen sizi dinlemez bile. Senaryosuna kendini ikna edip ona göre hareket ederdi.
Kısa bir zamanımı alan yolculuğumun sonunda kapı koluna elimi koyup gözlerim ekmek poşetinde içime derin bir nefes çekip kapıyı açtım.
...
Düşüncelerinizi merak ediyorum yorumlarınızı görmek benim için önemli ve vote atmayı unutmayın lütfenn
Bu arada favori karakteriniz kim?