Seviyorum çok seviyorum diye haykırmak geliyor içimden. Herkes duysun kim ne düşünürse düşünsün, şu anlarımı hiç kimseye hiçbir şeye değişmeyeceğimi anladım. Kimse hiç kimse umurumda olmadı. Urazı o savunmasız haliyle gördüm ya ben istesem bile onu bırakamam artık, biliyorum bu tarafını hiç kimseye göstermemiştir. Hastayken Zehra Hanıma izin vermesinden belli,düşkünken onu kimsenin görmesini istemiyor belli ki, ama neden işte...
Uraz için çok fazla düşündüğüm kısım da bu belli hayatında birşeyler yaşamış yaşamış ki kendisine bu denli bir duvar örmüş, herkes onu sert acımasız görüyor. Çalışanları bir şey sorarken bile kırk takla atıyor. Bunun için de bir zamanlar bende dahildim. Uraz ilk başlarda bana karşı da öyleydi. Ama ben onun daha yakınında bulunduğum için ister istemez onu daha iyi tanıdım. Tanıdıkça da korkulacak bir adam olmadığını anladım. Ha bu tabiki sinirlenince kaçmak gerektiğini değiştirmiyor.
Urazı banyodan çıkardığım gibi üzerine yeni bir tişört geçirdim. Pantalonunu da ben arkamı döndüğümde zar zor bana tutunarak değiştirerek eşofman giyindi. Oturma odasına geçtiğimizde yavaşça koltuğa bıraktım onu, elimi alnına tuttuğumda ateşinin biraz daha düşmüş olduğunu anladım. Biraz daha kendine gelmişti . Gözleri önceki gibi baygın bakmıyordu. Beni o kadar çok korkuttu ki o dağ gibi duran adamın bir soğuk algınlığıyla bu denli düşeceğine inanmazdım.
'Özel asistanım değil de özel hemşirem mi olsan acaba?' Urazın şakayla karşılık bana takılmasına gülümsedim.
'Bana takıldığına göre biraz daha iyisin ben çorbayı getiriyim olmuştur şimdiye'
'Getir bakalım sen getirmeden önce kokusu geldi. Eflin Hanımın daha ne gibi marifetleri var merak ediyorum doğrusu' mutfağa geçtiğimde yüzümde şapşal bir gülümseme vardı. Bende onun yanında çok fazla şeye gülüyordum. Komik olmasına gerek bile yok.
Onun varlığı bile bana gülümseme sebebi gibi geliyor. Çorbaya uygun bir kase bulup çorbayı ona koyarak bir tepsi alıp tepisiye koydum. Yanına bir dilim ekmek ve büyük bir su bardağında ılık bir su koydum. İçeri geçtiğimde Uraz koltukta biraz daha rahat bir pozisyon almış uzanıyordu. Beni gördüğünde biraz daha toparlandı. Tepsiyi kucağına bıraktığımda şaşırmış bir şekilde bana baktı.
'Sen yedirirsin diye düşünüyordum.'
'Bende bana takıldığına göre kaşık tutabilecek durumda olduğunu düşünmüştüm.'
'Eflin ağzım ve elim bir mi Allah aşkına elim hiç kalkmıyor ki. vücudumda bir ağrı varki içebileceğimi hiç zannetmiyorum. Eline sağlık' şimdide bana duygu sömürüsü yapıyordu. Uraza inanamayan gözlerle baktım ya yedir ya yemem diyordu alttan alttan, söylene söylene koltuğun kenarına oturdum.
'Uraz sana inanamıyorum gerçekten sen birdaha hastalanma ya küçük bir çocuk gibi oluyorsun.'
'Kusura bakma Eflin sen bana böyle güzel bakacaksan ben hergün hasta olmaya razıyım valla' kaşığa biraz çorba alıp ağzına doğru uzattım. Acaba çorbamı beğenecek miydi merak dolu gözlerle yüzüne baktım birşey demeyeceğini anladığımda dayanamayarak.
'Nasıl beğendin mi?' Uraz gülerek,
'Bende ne zaman soracaksın diye bekliyordum. Çok güzel olmuş ellerine sağlık tuhaf bir tadı var. Ne kattın buna normal tavuk suyu çorbasından farklı bir aroması var.' gülerek,
'O sır annem ve benim aramda söylemem. Hem merak ettiğimi biliyorsun neden birşey söylemiyorsun? illa sorduracaksın değil mi Uraz!'
'Seni meraklı bakışlarınla görmeye bayılıyorum. O yüzden söylemiyorum. Bana meraklı bir kız çocuğu gibi bakman hoşuma gidiyor hanımefendi.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZEL ASİSTANIM
Romance'Gel' dedi . Tok bir erkek sesi, Allahım o ses ne ya kafamdan aşağı buz kütlesi döküldü sanki . Hafifçe içeri girdim . Arkası dönük bir şekilde sandalyede oturuyordu . Birden arkasını döndü. Aman Allahım bu neydi be. Biçimli bir şekilde tek bir tara...