Bazı yollar uzundur , bazı yollar yokuş , bazı yollar taşlı ...
Gökmen ilk kez biri için sevmişti o yolu ilk kez bir zorluk böylesine güzel gelmişti kalbine . Uzun zaman sonra bozmuştu tövbesini. Sevmeyi korkunç yapan bizdik , sevilen güzel olunca sevmek hiç de kötü bir duygu değildi. Seven güzel olunca sevilmek hiç de yorucu değildi. Velhasıl seven de sevilen de çok güzeldi ve bu aşk için her türlü zorluğa vardı yüreği.
Zeynep'in dayısının tatmin olmayan tarafıyla baş etmekten her ne kadar yorulmuş hissetse de bugün yapacakları görüşmenin iyi geçeceğine dair kuvvetli bir his vardı içinde, belki de öyle istediği için buna inanmayı seçmişti. Yaşayıp göreceklerdi .
Buluşma saatlarinin yaklaştığını fark ettiğinde hazırlanıp çıktı evden .
Yaklaşık 2 haftadır Zeyneplerin köyünde kalıyordu ve iyiden iyiye sevmişti burayı. Bir çok kişiyle tanıştığı için sanki köy halkından biri gibi hissetmeye başlamıştı kendini . Zeynep burada olmasa yine böyle sever miydi bilmiyordu çünkü çocukluğundan bu yana köyden her zaman kaçmıştı . Düşünceleriyle gülümserken kendi kendine , başını kaldırdığında gelen kişileri gördüğünde gülümsemesi daha da genişlemek istiyordu ama durmalıydı değil mi ? Sadece Ahmet'in gelmesini beklerken Zeynep'in de gelmesi iyi gelen tek şeydi şuan yüreğine. Yanlarında ki diğer kişi de kardeşi Keremdi . Keremle birbirlerini sevmişlerdi en azından öyle hissediyordu.
Selamlaşmak üzere ayağa kalkıp Ahmetle el sıkışırken bakışlarını üzerinde hissettiği kıza , kısa bir an bakıp göz kırptı . Zeynep anında bakışlarını Gökmen'in üzerinden çektiğinde onun bu halini aklının bir kenara çoktan kazımıştı bile . Keremle de selamlaşıp herkes oturduğunda Gökmen garsonu çağırıp sordu.
- Ne içersiniz ?
Daha sonra garsona dönüp söylediği şeyle Zeynep'i bir kez daha kendine hayran bırakmıştı.
- 3 çay , bir de sütlü kahve . Yanına tatlı çeşitlerinden alalım .
Zeynep kısa bir an yüzüne baktığında Keremi de Ahmet'i de umursamadan içinden geleni söylemişti Gökmen.
- Çay sevmediğini biliyorum
Zeynep'in cevap vermesine izin vermeden konuşmalarını bölense tabiki de Ahmet oluyordu.
- Sen daha ne kadar burdasın?
Gökmen Ahmet'in sözleriyle masaya doğru eğilip ellerini masada birlestirirken kararlı bir ifadeyle baktı Ahmet'in gözlerine.
- İsteme olmadan hiçbir yere gitmeye niyetim yok Ahmet , söylemiştim bunu sana
Ahmetse karşısındaki adamın damarına basmak istercesine diretiyordu adeta .
- Bence sen o kadar emin olma bu istemenin olacağından , evinden yurdundan daha fazla da ayrı kalma.
Gökmen sinirle çenesini sıvazlayıp arkasına yaslandığında , Zeynep'in tedirgin oluşuyla sakinleşmek için zorluyordu kendini .
- Senin derdin ne kardeşim ? Mutlu mu olacaksın aramıza girip bizi ayırdığında . Hani çok umrunda ya bu kızın mutluluğu, engel olduğun zaman üzülmesi de umrunda olsaydı o zaman inanırdım ancak samimiyetine. Benimle derdin ne açık konuş!
- Ömür boyu üzülmesindense şimdi üzülmesi yeğdir . Sen daha öfkene sahip çıkamıyorsun !
Gökmen beden diline sahip çıkmaya çalışsa da , Ahmet'in dediği doğruydu . Şuan Allah ne verdiyse dalmak istiyordu bu adama .
- Niye üzülecekmiş ömür boyu ? Sen neye güvenerek böyle emin konuşuyorsun ?
- Farklı dünyaların insanları olduğunuzu görmek burdan bakınca hiç zor değil Gökmen bey