Zeynep karşısındaki adamı anlamsız bakışlarına mahkum ettiğinden habersiz kendi de olanlara mantıklı bir açıklama bulmaya çalışıyordu . Böyle bir şey mümkün olamazdı. Bırak böyle bir şeyi birbirlerine yıldızları bile barışmamıştı . Hele son zamanlarda genç adamı hatırlamak bile tüylerini diken diken ediyordu. Hemen son vermeliydi bu saçmalığa . Ne söyleyeceğini düşünürken Gökmen'in sessiz çıkan sesi dağıtmıştı tüm düşüncelerini.
- Bir şey söylemeyecek misin ?
Ne söylesin istiyordu bu adam bu kadar dengesiz olmayı ve bu şekilde hayatına devam edebilmeyi başarabiliyor muydu gerçekten .
- Ne söylememi bekliyorsunuz Gökmen bey siz gerçekten iyi değilsiniz . Biraz sakin düşünmeniz gerekiyor.
Gökmen duygularına bu kadar basit bakan birine ne demeliydi bilmiyordu ama ok yaydan çıkmıştı artık .
- Ben düşüneceğim kadar düşündüm Zeynep . Tamam anlıyorum senin için durum çok karmaşık anlamanı da beklemiyorum . Seni üzdüğüm her an için de üzgünüm ama bana bir şans veremez misin , her şeyi duzeltmem için tek bir şans .
Zeynep konuşmanın gittiği yeri düşündükçe geriliyordu . Ne hakla böyle bir şey isteyebilirdi .
- Sizin bir kere üslubunuz baştan aşağı bana ters . Ben hayatıma alacağım insanı şans verip deneme yoluyla seçmek istemiyorum . Bu bana çok ters Gökmen bey . Ayrıca sizinle aramızda olan durumlardan sonra gerçekten benden olumlu bir cevap duymayı bekliyor musunuz ?
- Zeynep ne desen haklısın anlıyorum seni ama ben bunu kabullenmek istemedim , ben sevmekten korktum ama seni tanıdıkça kalbime engel olamadım. İnan benim için çok zor birine kalbimi açmak , ben bunu düşünmeden yapmadım ...
Gökmen Zeynep'in durdurmasıyla sözlerini yarıda kesmek zorunda kaldı.
- Gökmen bey yeter lütfen , nolur siz de son verin bu saçmalığa . Ben sizin gibi değilim kalbinizi kiramam ama olmaz , oluru yok . Siz de zaman geçtikçe bunun geçici bir şey olduğunu anlayacaksinizdir . Ben size beni tanıma fırsatı vermedim, işimi yaptım sadece . İyi günler size
Gökmen giden kızın arkasından bu defa hiçbir şey yapmadı.
'saçmalık ' kelimesini vurgulayarak mırıldandı. Hissettiği şeyler saçmalıktı onun için . Dönüp şirkete baktı kısa bir an . Başkalarının ozendigi bir hayatı olmuştu her zaman . İlkokul yıllarından beri bu böyleydi. Evet babasının bir çok şirketi vardı , bir iş adamıydı ama ta ki babası işlerden elini çekene kadar annesiyle babasının kavgaları hiç eksik olmazdı. Babası eve gergin gelir ve Gökmen'in istediği küçücük zamanları bile ayırmazdı oğluna bir de annesini ağlatmasını düşünürse babasının kazandığı para Gökmen'i şanslı yapan bir unsur olmamıştı hiçbir zaman . Şuanda da şirket sahibi bir iş adamı olarak insanların sözde çok şanslı dediği bir insandı. Fakat şirket binasına uzun uzun baktıktan sonra giden kızın ondan alıp götürdüğü hiçbir şeyi geri vermiyordu bir şirket ona . İlk kez sevecekti bu şirketi , Zeynep tamam demiş olsaydı ilk kez şanslı hissedecekti Gökmen kendini ilk kez güzel gelecekti bu bina onun Zeynep'i bulduğu yer olduğu için .Oysa şimdi bomboş bir binadan başka bir şey ifade etmiyordu Gökmene . Hiçbir zaman da etmemişti zaten . Şirkete geri dönemiyordu gitmiyordu adımları istediği yere . Böyle anlarda içinde ki o manevi eksikliği daha fazla hissediyordu. İçi öyle daralmıştı ki derin bir nefes çekti içine. Saatine baktığında saatin 12 yi geçtiğini gördü. Bugün cuma günüydü . Camiye gidip gitmemek arasında kararsız kaldı. Her şey yolundayken uğramadığı cami hüzünlüyken aklına geldiğinde mahçup hissediyordu kendini rabbine karşı. Ama ona şuan sahibinden , rabbinden başka iyi gelebilecek hiçbir şey yoktu . Ve hiçbir bahane Allah'ın emrinin önüne gecemezdi . Gidecekti kılacaktı namazını ve uzun zamandır ertelediği o tovbeyi bugün edecekti . Başka türlü ruhu şifa bulmayacaktı genç adamın biliyordu...
**********************
Camide namazını kıldıktan sonra cemaatin dağılmasını bekledi Gökmen . Rabbiyle baş başa kalmak istiyordu burada. Önce 2 rekat tövbe namazı kıldı . Daha sonra açtı ellerini . Kalakaldı öylece. Uzun süre kaldı öylece . İçinden geçen hiçbir cümle diline dökülmüyordu. En son' bırakma beni Allah'ım' diyip elini yüzüne sürdü. Gözlerini açtığında karşısında ona bakan ihtiyarı gördü . Ne zaman gelmişti hiç fark etmemişti bile Gökmen.
İhtiyat tebessüm ederek baktı Gökmene
- Ne güzel dua ettin öyle evlat , Allah kabul eylesin .
Gökmen burukça gülümsedi ihtiyar adama .
- Dua etmedim amca ... edemedim yani .
Gökmen'in cevabıyla kaşları çatıldı bu defa ihtiyarın
- Tövbe de oğlum . Ne demek dua edemedim 15 dakikadır buradayım seni izliyorum , seninle beraber amin dedim hepsine .
Gökmen yaşlılığina verircesine baktı yaşlı adama .
İhtiyar bunu anladığını belli eder şekilde gülerek sırtını sıvazladı Gökmen'in.
- Evlat , ağzından kelimeler dökülmedi diye dua etmedim mi sanırsın . Allah'ın duymak için haşa kelimelerine ihtiyacı mi var ? İçinden geçirdiğin bütün dualarını duydu rabbin gönlün ferah olsun , dedi tekrar sırtını sıvazlayıp yerinden dogrulurken .
Tam giderken geri dönüp aklına gelen şeyi söyledi yaşlı adam .
- heee bu arada , derdini sev evlat. Seni buraya getiren, rabbine yaklaştıran o derdi sev ...
İhtiyarın söylediği son sözle gözlerinden yol alan yaşlara engel olmadı Gökmen. Çok uzun zaman sonra aglamıştı . Burnunu çekip gülümsedi ihtiyarın arkasından . İçinde derin bir huzur bırakmıştı gidişinin ardında .
Olduğu yere kıvrılıp uyumak istedi biraz , burdan başka hiçbir yerde olmak istemiyordu şuan . Kolunu başının altına alıp bir köşeye kıvrıldığında kısa bir süre sonra göz kapakları kapanmıştı bile .
Okunan ezanla gözlerini açtığında saatine baktı . İkindi ezanı okunuyordu ne kadar süre burda uyumuştu kesintisiz. Olduğu yerden doğrulup etrafına bakındı cemaat toplanmamıştı henüz . Dağılan saçında ellerini gezdirip düzeltmeye çalıştı. İçindeki garip mutluluğu fark ettiğinde gördüğü rüyayı hatırladı.
Önce bir karanlık görmüştü. Yolunu bulmaya çalışıyordu ama zifiri bir karanlıktı . Korktuğunu ve iyiden iyiye kaybolduğunu hissediyordu . Daha sonra yaşlı adamın söylediği söz yankılanıyordu boşlukta ' derdini sev ' .
Bu defa korkmadan bağırıyordu Gökmen.
- Derdimi seviyorum , derdimi çok seviyorum .
O böyle bağırdığında karanlığın içinde gördüğü tek şey Zeynep'in yüzü oluyordu bu defa . Zeynep ona yaklaşıp yanından geçerken
- Derdini vereni daha çok sevmezsen , derdin sana derman olmaz
diyorduGökmen bu defa ' derdimi vereni derdimden ve her şeyden çok seviyorum ' dediğinde bir anda bütün ışıklar yanıyordu sanki . Her yer aydınlıktı ve gözleri , Zeynep'in gözlerini arıyordu.
Etrafına bakıyor ama bir türlü bulamıyordu Zeynep'i. Uzunca aradıktan sonra kendinden çok uzakta olduğunu fark ediyordu Zeynep'in.
- Gel !
Zeynep'in onu çağırdığını duyduğunda var gücüyle koşuyordu.
Sonra , sonrasını hatırlayamadı genç adam. Kavuşmuş muydu Zeynep'e bilmiyordu. Ama içindeki o garip mutluluk boşuna değildi. Gördüğü rüyanın uzun süre etkisinden sıyrılamadı .
Daha sonra ikindi namazını da kılıp eve adımladı.
Yol boyunca düşündüğü şey rüyasıydı. Bir de Zeynep... Acaba şuan ne hissediyordu genç kız. Öfkeli olduğu için mi bunları söylemişti gerçekten hiç oluru yok muydu . Ya da bundan sonra ne olacaktı. Kendine bile itiraf etmekten korktuğu şeyi , Zeynep'e itiraf etmişti . Biliyordu en başından bu kız başkası gibi değildi . Ona güveniyordu sebepsiz bir şekilde. Ve buna rağmen ona yasattikları içinden de kendinden daha fazla nefret ediyordu artık ...
BU BÖLÜM GÖKMEN'İN GÖZÜNDENDİ BİR SONRAKİ BÖLÜM ZEYNEP'İN GÖZÜNDEN OLACAK İNSAALLAH . OY VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN SEVGİYLE KALIN 🥰